www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları
ucuz hosting domain kontrol panelleri yardımlaşma forumları
 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Özgürlük Tartışması l M.F.E. & Kürşat Atalar

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa -> KALEM-KELAM
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
M.F.E.



Kayıt: 25 Hzr 2008
Mesajlar: 80
Konum: Administrator

MesajTarih: Çrş Tem 16, 2008 9:24 am    Mesaj konusu: Özgürlük Tartışması l M.F.E. & Kürşat Atalar Alıntıyla Cevap Gönder

Muhammed Fatih Ergün
Kürşat Atalar’a…

(06.09.2001, Konya)


Selamun Aleykum

Muhterem Kardesim,
Ismime yabanci degilsiniz, daha once bir hayli tartismistik.
Bu iletiyi sizi tenkit icin gonderiyorum. Niyetimin halis oldugunu da bilmenizi isterim, bundan baskasi da bize yakismaz zaten.
Sizi Istanbul'da "Seyyid Kutub'u Anma Gecesi"nde Mustafa Islamoglu'nu elestirirken dinledim.

"Bu kadar dusuk seviyede bir elestiri olur mu?" demeden once sizi boyle davranmaya iten etkenlerin neler oldugunu merak ediyorum dogrusu.
"Ozgur" kelimesini literal anlaminin disina cikararak ve kelimeyi bolup parcalayarak keyfinize gore verdiginiz anlam beldemize donunceye kadar yol boyu bizi guldurdu. Hic mi faydasi olmadi? Hayir, gergin sinirlerimizin teskin olmasina, gulmemize ve yeni kelimeler ogrenmemize (!) elbette katkisi oldu.

Turkce de kullanilan "ozgur" kelimesi yerine ikame etmek istediginiz "hurriyet" kelimesindeki gayretkesliginiz kadar acaba kullandiginiz her kelimede bu tezinize riayet ediyor musunuz? Hic mi turkce kelime kullanmiyorsunuz? Ifade etmek istedigimiz her anlam icin ozenle arapca kelimeler secmeye ihtiyac var midir?

Arapca bilmediginiz malumumuzdu ama turkce kelimeleri boyle "bol-parcala-anlat" taktigiyle sunmaniz tarafimizdan cok ilginc bulundu. Sizden once bir baskasi da bir baska konu ile ilgili olarak arapca bir kelimeye boylece ihanet etmisti.

Hele hele daha sonra tekrar soz hakki isteyerek karsi atak tavirlar takinmaniz ve Islamoglu'nun size cevap veremedigini kursuden soyleyisinizin cok cocuksu ve gereksiz bir tavirdi ki dogrusu benim ve dinleyicilerden bir cogunun katinda sizi bitirdi. Daha olgun, daha mutevazi, daha vakarli ve daha agir olamaz miydiniz? Orada gerek tebligci ve gerekse muzakereci olarak sizden baska tenkit ettiklerim de vardi ama kendisi hakkinda en belirgin tenkit ettigim kisi sizdiniz.

Mustafa Islamoglu'nu haksiz, anlamsiz ve gereksiz yere savunuyor degilim. Boyle bir tavrim olamaz. Tek taassubum hakikat icindir. Insanlara koru korune baglanmaktan vazgeceli 15 yil oldu. Dahasi mezkur sahsin kimi agresif hareketlerinden ve kizdigi zaman isi nefsine bindirmesinden ben de muzdaribim ve kendisiyle bireysel anlamda hic hos iliskilerimiz olmadi. Ancak birikimi, gayreti, emegi ve seslendirmeye calistiklari taktire sa'yandir. Bize ve ona Allah'tan magfiret dilerken size de biraz basiret ihsan etmesini niyaz edecegim ama oncelikle sizin akilli olmaya ve komplekslerinizden kurtulmaya niyet etmeniz gerekiyor. Ayrica yukarida saydigim ozelliklerinden dolayi hic te kendisiyle musabaka yapabilecek bir potansiyel ve birikime sahip degilsiniz.

Ercument Ozkan ile birlikteliginize kursuden yaptiginiz vurgu "Her taklit aslina bir ovgudur" turunden oldu. Kendi emeginizle bir yerlere gelirseniz bu hos olur ve siz de bu durumda "asil" olursunuz. Degilse hic kimse salt Ercument Ozkan'a yakinliginizdan dolayi size deger verecek degildir.
Size kardesane tavsiyem o dur ki, ilminizi arttirmaya, daha olgun olmaya, cocuksu tavirlarinizi terketmeye, niyet ve gayretinizin sadece Allah icin olmasina gayret ediniz ve ustadinizin ifadesiyle "Kabinizi doldurmaya calisin ve kabinizi doldurmadan baskalarina bir seyler verme sevdasinda olmayiniz"

Bir de usul hatalariniz da vardi. Davranislarinizin hic te Rasulullah'in pratigine uygun degildi. Tenkit ve tashih (hatali goruyor olsaniz bile) boyle yapilmazdi. Konusmalarinizda yaptiginiz tenkitin iceriginin dikkat cekmesinden daha cok belirgin kompleksleriniz ve ataklariniz goze batti.
Lutfen kendinizi bir daha sorgulayiniz. Sizi daha olgun gormek istiyoruz. Samimi gayretlerinizde basarilar dileriz.

Selam ve sevgilerimle...


Kürşat Atalar
Muhammed Fatih Ergün’e…

(06.09.2001, Ankara)

selamlar

nıye gelıp gorusmedınız kı benımle o gun. tanısırve dusuncelerımı daha yakından tanıma imkanına sahip olabilirdiniz. "ozgurluk" kavramı konusundaki dusuncemsizi guldurmus, amaeger "ilminiz" ileride eger artarsa, eminim ki ozaman benim haklı oldugumu teslim edecek ve simdiki maili neden cektim diye guleceksiniz. ben "ozgur"kelimesi yerine"hurrıyet"kullanılsın demedımkı. daha ne dedıgımı anlamamıssınız. ben tam tersini soyluyorum, siz mersin anlamıssınız.

tenkıtcıler arasında islamoglunun sadece benım sorularıma cevap verdıgını herhalde unutuyorsunuz. egersizin dediginiz gibi olsaydı, islamoglusizden oncebenim elestirilerimin degrlndirilmeye deger olmadıgını soylerdi, degil mi benim kardesim... ayrıca benim elestirilerimi begenmeyebilirsiniz. cehaletinizi bagıslarım, cunku hickimse anasının karnından allame olarak dogmuyor, ama bana soracak olursanız, o gece elestırmenler arasında tek dişe dokunur muzakereyi ben yaptım.maalesef bu boyle. simdi ben bunu boyle dusunurken, siz kalkıp beni alaya alırsanız, sizin beyanlarınızda samımi oldugunuza inanmam zorlasır. yani soyle dusunurum: evet, gercekten etkılı bır elestiri yapmış olmalıyım ki beni boylesine haksızca elestirebiliyor bu murabıt kardesim... ne dersiniz?
bakınız degerli kardeşim, ben neye inanıyorsam onu dobra dobra soylerim, kim ne demiş bakmam. sizin bu terbiye hudutlarını aşan sozlerinizde beni oyle kıl kadar yerimden oynatamaz. kavramlar konusundaki hassasiyetim yılların birikiminin sonucudur ve maalesef sizin o begendiniz kişilerde bu hassasiyet yok. baksana adama "demokrasi,laiklik" kavramlarının içini doldurup, islamileştirebilecegini soyluyor. bu sozu soyleyen kişi, kim olursa olsun, bence fikri duzeyi dusuktur, islami bilgisi hamdır. islamoglu bu kişiler arasına giriyorsa, herhalde siz coktan girersiniz...

ayrıca orada ercümend beyin ismini özel bir nedenden dolayı andım. siz o nedeni bilemezsiniz. ama orada oturanlardan bazılarının yuzleri kızarsın diye soylenmiş bir sozdur. siz kendiniz ondan bir netice cıkarmaya calısmayın. o mesajı alması gerekenler, almıslardır...

neyse, benim bilgi duzeyimin dusuk olduguna10 dakikalık bir konusma ile karar vermenizde ilginc dogrusu. ayrıca ben kendimi panelin en basarılı muzakercısı olarak gorurken. hem biliyormusunuz benım bu kanaatimi paylasan dınleyıcıler oldugunu da hatırlatmak ısterım. bu nedenle elestırınızı samımı gormeye calısmama ragmen, bu konuda kendimi ikna edemedigimi ifade etmeliyim.

neyse. buturpolemiklerhosuma gıtmıyor. cevabınızı verdim. eger ilmi bir tartısma isterseniz, ben ilmim olcusunde tartısırım. yoksa beni bu tur bos ıthamlara cevap vermeye mecbur bırakmayınız lutfen.

selam hudaya tabi olanlara ve aklını işletenlere olsun...


Muhammed Fatih Ergün
Kürşat Atalar’a…

(08.09.2001, Konya)

Muhterem Kardesim,

Sanirim bu yazismalarimiz da bir onceki gibi olacak ve sozden anlamayacaksiniz. Ama yine de bir kac kelime ile yazmak istiyorum, umulur ki ogut alirsiniz.

Oncelikle ozensiz yazilariniz, imlasiz metinleriniz ve redaktesiz cumleleriniz hic hos olmuyor ve karsinizdakine sayginizin olmadigi seklinde bir intiba uyandiriyor.

O gece sizinle gelip-gorusmek icin zamanlama hic uygun degildi, musait degildim. Bir baska zaman ve zeminde sizinle konusmak isterim, buna hicbir engel yok.

Ozgurluk kavrami konusundaki dusuncelerinize ve bir onceki iletimde belirttigim gibi "bol-parcala-anlat" taktiginize hala guluyorum. Ileride ilmim artsa da artmasa da hep gulecegim. Cunku boylesi literal yetersizliklere ve kisinin kelimelerle keyfine gore oynamasina hep gulmusumdur. Benim de ileride artmasini bekledigim ilmim sanirim boylesi gulucuklerime engel olmayacaktir.

Anlattiklarinizdan ise "ne dediginizi" cok iyi anladigim gibi, "niye dediginizi" de anlamis bulunuyorum. Anlasilan da o ki, siz insanlara hitap etme makamlarina cikarken, teblig sunmak ya da muzakere yapmaktan cok ote birilerine gondermek yapmak ve yuz kizartmak icin cikmis bulunuyorsunuz. Bu tespitim icin kullandigim kelime ve ifadelerden kimisi bizzat size aittir (ilk cevabinizi okuyunuz). Bu ise faydasiz ve bos bir gayrettir, bu gayretinize ise o gece kurban secmissiniz: Islamoglu ve ismini aciklamadiklariniz...

"Tenkitciler arasinda Islamoglu'nun sadece benim sorularima cevap verdigini unutuyorsunuz..." diyor ve hakliliginiza Islamoglu'nu referans gostermek istiyorsunuz. Oysa o gece orada hizinizi alamayip tekrar 5 dk konusma izni istediginizde "Islamoglu benim sorularima cevap veremedi" demistiniz. Sozlerinizin hangisi nasih, hangisi mensuhtur? Eger nasihi bilirsek onunla sizi degerlendirme ve sorgulama sansimiz olacaktir, mensuhla bosuna ugrasmis olmayalim. Kaldi ki Islamoglu, sorularinizdan kimisi icin cevap verilmeye deger bulunmadigini ve yaklasimlarinizin (hatta agresif hareketlerinizin diyebilirim) "tepkisellik mahsulu" oldugunu da bizzat belirtti. Buna ne diyeceksiniz?

Yaklasim ve elestirilerinizi tenkit edenlere cehalet elbisesi giydiriyor ve olgun kimliklere burunerek cehaletimizi de bagislamak letafetinde bulunuyorsunuz. Zaten tenkit ettigimiz de boylesi "bilmis tavirlariniz"... Bu arada: "Insanlar analarinin karnindan allame olarak dogmuyorlar" diyerek biz cahiller (!) icin ma'zeret belirtirken elbette "siz bilmisler takimini" bu kaideden istisna ediyorsunuzdur.

Ayrica sunu bilmenizi isterim ki: "Islam zahire gore hukmeder, muhatabiniz samimiyetini ifade ediyorsa, bunun aksi kat'i delillerle (soz ve eylem) ortaya cikincaya kadar samimiyetsizlik noktasinda bir kanaat sergileyemezsiniz. Sadece kendi ifadenizde belirttiginiz gibi muhatabinizin samimiyetsizligine kail olma noktasinda "kendinizi zorlarsiniz".

Etkili elestiri yapmis olmaniz kendi zehabiniz ve kuruntunuzdur. Araplar boylesi kuruntulara "zu'm" derler. Zu'm ise zann'dan daha ote bir kuruntudur. Bu tur kuruntularinizin ne denli bos kuruntular oldugunu anlayabilmeniz ve kendinize yonelik olarak tutacaginiz bir aynada (bu mumkunse eger) ozbenliginizi taniyabilmeniz icin o geceye katilanlar arasinda bir anket yapmis olmanizi cok isterdim. Tabii bu arada cogunlugu hakkin olcusu olarak almadigim gibi, demokrasiye inanmadigimi da bilmenizi isterim (Islamoglu gibi demokrasinin icini de doldurmuyorum). Bu sadece mesveret sadedindendir. Bir de etkili elestiri bile yapmis olsaniz ne bu sizi hakli cikarir ne de sizin elestirinizi tenkit edenleri haksiz cikarir. Kistaslar bunlar degildir, sizin mi'yariniz bozulmus.

Insanlarin haksiz tenkit ve bos sozlerini baz almadan dogru bildiklerinizi ve dogru bulduklarinizi soyluyor olmaniz taktire sa'yandir. Insallah diger amelleriniz de bu davranisiniz gibi salih olur.

Sozlerimin terbiye sinirlarini astigi seklindeki kanaatinizde yanildiginizi dusunuyorum. Kisilik olarak en nezaketsiz insanlara karsi bile uslubum munasiptir. Kaldi ki tavir, davranis, uslup ve sozlerinizi etik bulmamakla ve siddetle tenkit etmekle birlikte sizi henuz "en nezaketsizler" gurubuna katarak onlarin arasinda mutalaa etmiyorum. Yapici olduguna inandigim ve bundan ote de bir gayret tasimadigim su satirlarimi "olur ki islah olursunuz" diye yaziyorum. Degilse sizi bir onceki tartismamizdan zaten taniyorum ve polemik icerikli, muhataplarin birbirlerine tegallub etme niyeti tasidiklari anlamsiz tartismalari faydasiz ilim kategorisinde mutalaa ediyor ve Allah'a siginiyorum.

Islamoglu'nun demokrasinin icini doldurma gayretlerini dogru ve anlamli bulmuyorum. Bu kendi sorunudur, daha once boyle degildi. Belki de konjonktur nedeniyledir, ama dogru degildir. Kendisini uyarmakta fayda var. Kimi dikkatsizlikleri ve boylesi hatalari olabiliyor (baska ornekleri de var). Hain oldugunu ve amacinin beseri sistemleri tezkiye etmek ve reklamlarini yapmak oldugunu sanmiyorum, bunu dusunmek bile istemiyorum. Boylesi bir tavir kimden gelirse gelsin sahibini o anda bitirir. Ancak asagidaki metinde ilave ederek yazdiginiz "laiklik" icin aynisini soylemedi. Sadece demokrasi icin bu gorusunu belirtti, ona da "belki" dedi. Haksizlik yapmayin ve soylemediklerini ilave etmeyin.

Islamoglu ile beni mukayese etmeniz ve boylesi nefsani bir cikis yaparak kendinizce bir sonuca varmaniz hem ilke ve hem de usul acisindan mesru ve ma'kul degildir. Usul acisindan mesru degildir, cunku amaciniz muhatabinizi rencide etmek gibi gozukuyor, ilke acisindan da mesru degildir cunku Allah buyurur: "Inne ekremakum indallahi etqakum: Kusku yok ki en ustununuz en muttaki olaninizdir" (49/13) Bunu da ancak Allah tespit eder. Bu tespiti Allah'a birakmak tevhidin geregi olup, bu tespite mudahil olmak Allah'a ait bir yetkiyi kisinin kendisinde gormesi anlamina gelebilecektir. Ayrica bu mukayesinizde takvayi degil de ilmi baz aliyorsunuz ki, ilim hicbir zaman sizin mukayesenize konu olacak sekilde bir ustunluk vesilesi degildir. Sunu da anlamis degilim: Bu tavrinizla beni mi kucumsuyorsunuz, Islamoglu'nu mu kutsuyorsunuz? Beni kucumsemek istediginiz bariz belki ama bu mukayese sonucu kendisini siddetle tenkit ettiginiz Islamoglu'nun birikimini bilinc altindan tescil ettiginizin farkinda misiniz?

Ercumend Bey ve yuzlerini kizartmak istediginiz insanlar ile aranizdakiler benim disimda... Ama bu tavrin yerinin orasi olmadigini ve sizden istenen muzakere konusunun da bu olmadigini cok iyi biliyorum.

Bilgi duzeyinizin ve birikiminizin, bununla dogru orantili olarak ta tavir ve davranislarinizin problemli olusuna sadece 10 + 5 dk'lik bir konusma ile kanaat getirmis degilim. Sizinle daha once bir tartismamiz oldu, yazistik ve hakli oldugum halde tartismayi ben terkettim, fayda saglamayacagini bildigim icin. Zira o zamanki kanaatim suydu: Ya hic olgunlasmayacaktiniz, ya da sizi 40 yasina basana kadar beklememiz gerekecekti. Gerisi bosa kurek cekmek olacakti. O gece hakkinizda yeni bir tespit yapmis degilim, sadece yazilarindan ve uslubundan bildigim Kursat Atalar'i kendi sesinden, kendi sözlerinden "te'yid etmis oldum"

Her yazan kisi, her konusan kisi, her kitlesel bir hareket sahibi kisi, yaninda, etrafinda, beraberinde birilerini bulabilir. Bu sizi yaniltmasin. Orada sizin kanaatlerinize katilanlar vardi diye seytan size sagdan yanasarak sizi hakli oldugunuz zehabina kaptirmasin. Degil boyle... Eger gorusunuze katilanlar var diye sizi hakli gorecek olsak, bu durumda pesinden kalabaliklari surukleyen, abileri, ustadlari, seyhleri ve liderleri de hakli gorecek miyiz? Yoksa bu konuda torpiller sadece size mi olacak?

"Bu tur polemikler hosuma gitmiyor" diyorsunuz ama yine de bu tur polemikleri yapmaktan geri durmuyorsunuz. Daha once yaptiginiz da, o gece Istanbul'daki gayretiniz de ve simdi benimle yazisirken de yaptiginiz bundan baskasi degil ki! Siz hic kendinizi (nefsinizi) gormek istemez misiniz?

Ifadeye bakin hele: "Cevabinizi verdim!" Biraz insafli olun Allah askina... Akliniza gelen her sozu soylemeniz, arzu ettiginiz her ifadeyi kaleme almaniz cevap midir sizce? Ve bu ne ucub boyle? Biliyorsunuz buyuklenmenin Allah'a karsi yapilanina "kibir", besere karsi yapilanina da "ucub" deniyor. Ve mezmum bir hal bu, hic hos degil. Kendini begenmisleri de hic sevmemisimdir.

"Ilmim olcusunde tartisirim" diyorsunuz. Hic "Ya Rabb! Ilmimi arttir!" diyor musunuz? (Sesli soylemek zorunda degilsiniz, yorganin altinda yakarin).

Ve... Sozlerimiz neden bos itham oluyor? Oysa kardesane tavsiyeler de bulunmus ve sizi mutevazi olmaya cagirmistim. Sizin katinizda bu haddi asmak mi? Yoksa ogutten kendinizi mustagni mi goruyorsunuz?

Kursat Kardesim,

Gecelim bunlari... Fayda saglamayacak davranislariniz... Hesap gununde elinizin ve heybenizin bos kalmasi eminim o gun sizi sevindirmeyecektir. O gun yuzleri kara cikanlardan olmamak icin Allah'in ve birbirimizin hukukuna riayet etmemiz gerekir. Bilge kisi tavirlarini birakip Allah'in "Her bilenin ustunde bir bilen vardir" ikazini kendimize siar edinmek daha faydali olacaktir. Kaldi ki dusunduklerimiz ve anlattiklarimiz ne kadar dogru olsa bile bunlari guzelce ambalajlayip paketleyemedigimiz surece cok fazla bir anlami olmayacak ve ambalaj hatalarindan dolayi insanlar kendilerine sundugumuz dogrulardan bile belki kacabileceklerdir. Bu da bizim icin bir vebaldir. Neyimiz sebebiyle havalara giriyoruz ki? Iyi bir terazide kg. tespiti yaptik mi? Bu tespit icin iyi bir terazi aradik mi? Bulduk ve ciktik mi?

Lutfen kardesim... Cevap vermek zorunda degilsin. Ama inan ki sizi daha olgun gormek beni mutlu edecektir, bundan dolayi da bir menfaatim yoktur.

Buyurdugun gibi: "Huda'ya tabi olanlara selam olsun. Aklini isletenlere de selam olsun. Ama bu sadece sen degilsin. Fakat buna ragmen sana da selam olsun.


Kürşat Atalar
Muhammed Fatih Ergün’e…

(10.09.2001, Ankara)

Bakınız kardeşim,

Allah’tan korkun ve sözlerinize dikkat edin. Şimdi size bu güne kadar aramızda geçen konuşmaları özetleyeceğim. Kim kimin hakkına tecavüz etmiş göreceğiz.

Öncelikle ilk maili siz bana attınız ve aranızda özel bir sorun yaşadığınız kişiyle ilgili konuda beni hakem kılmaya kalkıştınız. Ben de size ‘şeriatin buyurduğu gibi’ , “ne sizi ne de sorunlu olduğunuz kişiyi tanımıyorum. Tanımadığım kişi hakkında bana suçlamada bulunmanız doğru değil.” dedim ve uyarı görevimi yaptım. Siz tutturdunuz, “bana delilini göster, yok Kur’an’dan yok hadisten delil getir” dediniz. Ben de, baktım ki, el-murabit kardeşim hadisler ayetlerle konuşuyor yazışıyor, herhalde birşeyler biliyordur. O halde böylesine açık bir konuda bürhan istemesinin ve tabii ki benim de bürhan göstermemin anlamı olmaz. Size kibarca “beni kendi meselenize bulaştırmayınız” dedim. Siz daha sonra kalkıp beni suçlamaya başladınız. Yok delil getiremiyorsun, yok bilmem şusun busun diye. Daha suçlamalarınıza, üstadvari konuşmalarınıza o günlerde siz başladınız. Ben de size, sizin üslubunuzla (evet biraz da küçümseyerek doğrudur) cevap verdim. Çünkü siz başlattınız bu tür konuşmaları. Ben sizi ne tanıyorum, ne de görmüşlüğüm var. Niyetinizin salih olduğu konusunda beni inandırabilimeniz için, öncelikle üslubunuza dikkat edeceksiniz ve beni uyardığınız konuda ihlasınıza ilişkin doneler sunacaksınız. Hem bana hakaret ediyorsunuz, hem de öğüt almadığımı söylüyorsunuz. Buna “hem suçlu, hem güçlü” derler. Vallahi açıkçası bunu niye yaptığınızı, niye böyle davranmış olabileceğinizi düşünüyorum. Böyle düşününce de, insan tanımadığı, ya da uzaktan tanıdığı bir kişiye, üstelik sizin ifadenizle ‘zahiren’ müslüman görünen birine karşı, neden böyle ‘üstadça’ tavırlar içine girer? Birlikte olduğunuz gruba karşı, ilminizi göstermek için mi beni seçtiniz bilemiyorum. Hadi, beyanınıza inanayım da, samimi olarak beni uyardığınızı düşüneyim. Peki neden daha mailinizin hemen başında benim görüşlerimi hafife alıyor, gülücükler attığınızı söylüyor, yani açıkçası beni küçümsüyorsunuz. Açıkça çıkın karşıma. Telefonumu alabilir ve beni arayabilirsiniz. Bana telefonunuzu vermeden önce, o işi siz yapın ve beni bizzat kendiniz arayarak uyarın, islah edin! Ben daha gerçek ismiyle tanınmaktan korkan insanların nesine inanayım, hangi samimiyet iddialarına değer vereyim ki? Siz benim yerimde olsanız, siz de aynı şeyi yapın, çünkü şeriata uygun olan, zahire uygun olan budur kardeşim.

Üslubuma gelince, gerçekten siz bana böyle yaklaştığınız için ben de size misliyle cevap verdim. Bunu açıkçası hak ediyorsunuz. Ayrıca beni böylesi ‘düşük düzeyli’ üslupla yazılmış yazınıza cevap vermek mecburiyetinde bıraktığınız için de sizin üzerinizde hakkım var, bilesiniz. Size beyan ettim, beni bu tür yazılarınızla meşgul etmeyiniz. Varsa bir konuda görüşünüz, söyleyiniz, eleştiriniz varsa onu da iletiniz. Ancak seviyeyi lütfen düşürmeyiniz.

Yazılarımın redaktesiz, imlasız olduğu yönündeki iddianıza hiç değer vermiyorum da, varsayalım ki böyle, sizin gibi ilme değil de takvaya önem veren (!) biri için, bu zül olmuyor mu biraz? Hatta ayıp değil mi? Başkası bu mailinizi okusa, sizi edepten yoksun olmakla suçlamaz mı? Allah biliyor kardeşim, ben çok yazı yazmayı seven biri değilim, yazdığım zaman da, mutlaka bir ‘tez’ önerim varsa yazarım. Açın bakın yazılarıma. Ve ben gayet iyi biliyorum ki, bizim piyasada pek çok kişi yazı nedir, bilmez. Aklına geleni yazar, edebi yazar, cerbezeli yazar vs. vs. Yani yazı olsun da, torba dolsun kabilinden yazar. Bu piyasayı ben tanıyorum. Maalesef, insanlarda herhalde Allah korkusunun azlığındandır, insanlara saygı yoksunluğundandır, böyle yazılar yazılıyor genelde. Ben bu konuda müsterihim. Bunun dışında, varsa hatam, Rabbimin bağışlayacağını da umuyorum.

Özgürlük kavramı konusunda, tekrar ifade ediyorum, yanılıyorsunuz. Allah nasip ederse, ileride benim meramımı anlayacaksınız. Ben “İslam’da hürriyet var mı?” başlığıyla yazdığım bu makaleye, tepkileri aldım, değerlendirdim ve gelen tepkilerin ‘zayıf’ olduğunu gördüm. Bu konuda iddiamı sürdürüyorum. 19. Yüzyılın sonunda Türk aydınlanmacılarının icat ettiği ‘hürriyet’ (bugünkü dilde ‘özgürlük’) islami bir kavram değildir. İçine islami anlam pompalanamaz. Bu çaba beyhudedir. Orda burda, “İslam, bir özgürlük manifestosudur” gibi beylik laflarla gezeleyenler yanılmaktadırlar. İslam, bir ‘kulluk/ibadet manifestosudur’. Dinsiz kişi yoktur, ateist bile, Kur’an’a göre, ‘dinlidir.’ Kur’an, hürriyet kelimesini hiç kullanmamıştır. Hurr kelimesini de, sadece abd (köle) kelimesinin karşığında kullanmıştır. O da köle hukuku ile ilgilidir. Siyasal ve toplumsal anlamda, yani batılı anlamda bir özgürlük/hürriyet kavramı, İslami değildir. Aynı şekilde, demokrasi, insan hakları, sivil toplum, eşitlik, hoşgörü, kavramlarının içerikleride batılıdır. Bunlara yeni anlamlar pompalanamaz. Yani bu kelimeler nötr değildir. Örneğin bir parti veya hareket kelimeleri gibi değildir bunlar. Parti, islami olabilir, demokratik olabilir, marksist olabilir. Hareket, islami olabilir, demokratik olabilir, marksist olabilir. Ama demokrasi ve marksizm islamileştirilemez. Benim tezim budur. Bu konuda da, gerçekten ‘yakin’ bilgiye sahip olduğumu düşünüyorum. Tabii ki, her şeyin en doğrusunu Allah bilir ve yanılabilirim de. Yanıldığımı bana gösterin, size de inanırım. Hakaret etmenize rağmen inanırım, çünkü benim derdim doğruların peşinde olmak. Ben kavramlar konusunda, bu çizgiye öyle iki günde gelmiş değilim. Yılların birikimidir bu. Henüz net bir görüşe ulaşmadan da, bu konularda fikir beyan etmiş de değilim. Ben bilmediğim konularda susmasını biliyorum. Ve yine çok iyi biliyorum ki, siz, İslamoğlu, veya başka pek çokları bu konuda yanılıyorsunuz. İslamoğlu’nun tezi zayıftır, mesnetsizdir. Kim belirleyecek, hangi kavramın içinin doldurulacağını, hangi kavramın reddedileceğini ve hangi kavramın kabul edileceğini? Burada kişinin kendi ilmi kariyerini mi kıstas alacağız? Buna güvenilir mi? Halbuki Kur’an kelimelerinin her birinde bir öz/sabit anlam vardır ve bu anlam da tek bir eyleme karşılık gelir. Bu yüzden, halaka, fatara, bedee fiillerinin anlam içerikli aynı değildir. Kelimelerin yapısı ve kökleri konusunda birazcık çalışmanızı öneririm size. Bana bunca hakareti yapmış olmanıza rağmen, yine de öneririm, siz de doğruyu bulun. Bundan ben zarar görmem. Cennet’te yer çok, size de var, bana da... Ama dikkat ediniz, Cennet’i sadece kendileri için görenler var ve siz onlara perestij etme yanlışına düşüyorsunuz...

Ercümend Özkan’ın ismini bilinçli olarak kullandığımı söyledim, doğru. Fakat ben orada seyircinin hakkına tecavüz etmedim ki. Ben bir taşla iki kuş vurdum sadece. Hem müslümanların birbirlerini eleştirmeleri konusunda, herkesin tanıdığı, bildiği bir ismi örnek gösterdim ve aramızda geçen bir konuşmayı hatırlatarak: “müslümanlar, sadece Allah rızasını gözeterek birbirlerini eleştirmelidir” tezini işledim. Orada bulunan ve sizin de tanıdığınıza inandımı bazılarının, Ercümend Özkan’ın ismini dahi duyunca hasedlerinden yerlerinde duramadığını bildiğim için, onlara anlayacakları dilden de bir mesaj gönderdim. Ne yani bir yerine iki fayda temin etmek günah mı? Ayrıca ben kimseye haksızlık yapmış da değilim. Rahmetli Özkan’ın bu ülke müslümanına yaptığı hizmetlere ‘küfredenler’i göklere çıkaran bu insanlar, meydanın boş olmadığını bilsinler diye rahmetlinin ismini andım. Umuyorum ki, sözlerim faydalı olmuştur ve orada oturan niceleri onun isminin anılmasından memnun olmuşlardır. Ayrıca not olarak söyleyeyim ki, sizin benim rahmetli Özkan’a öykündüğüm şeklindeki sözleriniz de bütünüyle bühtandan ibaret. Nereden bileceksiniz benimle rahmetli arasındaki ilişkinin boyutunu. Siz zahire göre hüküm verdim diyeceksiniz yine ama, ben onun doğrusunu söyleyeyim. Siz sadece karanlığa taş atıyorsunuz. Tabii ki isabet ettirmeniz de mümkün olmuyor...

Benim söylemediğim sözleri, kelime oyunlarıyla bana maletmeniz de ilginç. Ben İslamoğlu’nun cevap vermeye kendini mecbur hissettiği soruları sadece ben sordum dedim. Dikkat ediniz, cevap vermeye çalıştığı 4 sorunun tamamı bana aittir. Sizce bunun nedeni nedir? Burada bir tenakuz mu var, yoksa bir hakikat mi? Ayrıca size göre benim sorularıma cevap vermiş olabilir, ama ben tatmin olmadım. Tasavvurun inşası konusunda söylediği sözler, benim sorumun cevabı değil. Fakat panelde, müzakerecilere yapılan haksızlıklara cevap verme hakkı tanınmadığı için ne yapacaktım yani? Orada kös kös oturup, İslamoğlu’nun ‘üstadça’ (ve tabii ki küstahça) tavırlarına boyun büküp bekleyecek miydim? Böyle yaparsam, en azından dinleyenlerin doğruyu öğrenme haklarına tecavüz etmiş olmaz mıydık? Ben yine söylüyorum, ne Türkmen’in tebliği iyi bir tebliğdi, ne de onu eleştiren müzakereciler iyi eleştiri yapabildiler? Pamak’ın tebliği, zaten tebliğ sayılmazdı; o hissiyatını ifade etti o kadar. Pamak’ın eleştirmenlerini siz başarılı buluyorsanız, o sizin değerlendirmeniz. Ben başarılı bulmadım. Metin beyin konuşması, iyi sayılabilir, fakat o da meramını yeterince anlatamadı. Bey böyle düşünüyorum, yani düşündüğüm şeyi inkar mı edeceğim? Kendime karşı saygısızlık mı yapmamı istiyorsunuz benden? Ben İslamoğlu’nun tebliğinde katıldığım hususlar olduğunu beyan ettim. Eğer amacım bağcıyı dövmek ise, bunları ifade etmeyi gerekli görmezdim el-murabit kardeşim? Ben ne diyorum, tasavvurun inşası önceliklidir, bu konuda İslamoğlu’na katılıyorum, fakat İslamoğlu’nun bu konudaki önerisi zayıftır, hatta doğru değildir diyorum. Demeyeyim mi yani? Ne söyleyeyim? Oradakilerin hoşuna gidecek şeyler mi? Vallahi bu tür nefsi/basit tavırları benden beklemeyin. Bunları yapan yeterince ‘büyük’ yazar ve edebiyatçımız var zaten? Varsın birkaç tane de dobra dobra söylemen adamımız olsun da sizin gibi dokuz köyden kovmaya çalışanları da olsun...

Kardeşim, siz diyorsunuz ki, demokrasinin içini doldurmaya çalışanlardan değilim. Bunu herhalde, islami görmediğiniz için yapıyorsunuz. Peki neden, islami olmayan bir şeyi İslama bulaştırmaya çalışan İslamoğlu gibi kişileri, beni eleştirdiğiniz gibi eleştirmiyor (pardon hakaret etmiyor) sunuz da, benim gibi, (üstelik insanların levmini celbetme riskini de göze almış biri olarak) bu konularda hakkı dile getirenlere yüklenmeye çalışıyorsunuz. Beni çelişkili olmakla suçlarken, siz kendinize bakmalı değil misiniz? Ayrıca dediğim gibi, siz destekleseniz de desteklemeseniz de, ben doğru bildiğim şeyi, tek kişi de kalsam söylerim. Allah’tan güç ve sabır diliyorum ve bu konuda ayaklarımı sabit kılmasını niyaz ediyorum.

Allah da biliyor ki benim ne sizi küçümsemek gibi bir derdim var ne de İslamoğlu’nun birikimini inkar etmek gibi bir tavrım var. Herkes ne ise odur, ben küçümsesem ne olur, küçümsemesem ne olur? İnsanlar görür, kimin ne olduğunu. Hava atmak, cerbezeli konuşup saf insanları kandırmak benim işim değil. Ben o anlamda ‘edebiyat’tan anlamam kardeşim. Ben bizim kesimde kim ne iş yapar, ne kadar yapar, kimin amacı ne, kim samimi kim hasetçi, kim kul hakkı yiyor, kim Allah’tan hakkıyla korkuyor, az-çok biliyorum. Hamdolsun ki, tanıyorum bu insanları. Maalesef, bizim tabanımız bu toplumun itilmiş-kakılmış kesimlerinden geliyor ve bir sürü komplexleri var. Bu insanlar arasında az-buçuk eli kalem tutmuş, birazcık kitap okumuş kişiler hemen yüceltiliyor. Adam bir biçimde isim yapmış oluyor, İslam’ı kabul ettiğini söylediği anda, hemen baştacı ediliyor. Yani bu toplumda “müslüman olmak hem çok kolay, hem de çok zor.” Niçin kolay? Çünkü koyunun olmadığı yerde keçiyi Abdurrahman çelebi yapmak kolaydır. Niçin zor? Çünkü gerçekten bu ülkede yapılacak iş çok. Yapacak adam az. Kalite, her alanda düşük. Maalesef böyle. Onun için ben size de tavsiye ederim, kimsenin titrine, şununa bununa, cerbezeli laflarına bakmayın. Ne dediğine bakın, tartın, değerlendirin. Doğruya siz kendiniz ulaşmaya çalışın. Bunu yaptığınızı söylüyorsunuz, ama yanlış hedefe atış yapıyorsunuz. Ben herşeyi bilen bir şeyim mi diyorum ki size, beni bilgiçlik taslamakla itham ediyorsunuz. Ben bildiğim konuda, sonuna kadar giderim diyorum. Demeyeyim mi yani? Vallahi de derim, billahi de derim. Kim ne derse desin... Ben bildiğim konunun alimi olmaya bakarım. Hamdolsun epeyce konuda da kendimi öyle görüyorum. Takvaya gelince, benim takva ehli olup olmadığıma karar verecek ölçüde beni tanımadığınız çok iyi biliyorum. Siz tanıdığınız ve panel vesilesiyle de bunu ‘te’yid ettiğiniz’ söylüyorsunuz. Pekala? O kadarcık bilgi ile tanıdım diyebiliyorsanız, bu sizin kriteriniz. Hesabını da siz verirsiniz Allah’a...

Benim doğruları söylesem bile, onları iyi ambalajlamam gerektiğini söylüyorsunuz. Vallahi ambalaj işini, genelde yanlışı doğru göstermek isteyenler yapıyor bu ülkede. Sattıkları malın kötü olduğu anlaşılmasın diye, öylesine bir cilalıyorlar ki, siz de onlara kanıyorsunuz. Ben vitrinin önemini inkar edecek biri değilim, ama öncelikle doğru peşindeyim. Mehmet Akif gibi, doğruyu söylesin de isterse odun gibi olsun diyenlerdenim. Önemli olan doğrudur, ambalaj çok sonraki iş kardeşim.

Evet, geldik yazışmamızın sonuna. Biz ne yapıyoruz Allahaşkına sizinle el-murabit kardeşim. Bir yarışmamı, ne? Benimle niçin bu gerçekten düşük düzeyli üslupla yazışıyorsunuz. Böyle yapacaksanız, bana yazmayın dedim. Siz hala aynı şeyi yapıyorsunuz. Yani cedelleşmeyi hem başlatıyorsunuz, hem de kenara çekilip beni suçluyorsunuz. Ama biraz ayıp oluyor artık. Yapmayın, Allah’tan korkun. Size son kez söylüyorum, bana üstadlık taslayacaksanız ben yokum. Ha, siz gerçekten üstad da olabilirsiniz, ona bir şey demem. Allah üstadlığınızı hayr eylesin derim. Ama eğer, bir şeyler söyleyecek, beni uyaracaksanız, o zaman konuşuruz, tartışırız. Yapmayın, bu üslupla bir yere gidilmez. Beni de mecbur etmeyin. Yineliyorum ki, ben siz bu üslubu kullandığınız için böyle yazışıyorum. Mütevazı bir insanımdır, tanıyanlar bilirler. Ama kendime ya da başkasına karşı yapılmış haksızlığa tahammül gösteremem. Bizim dinimiz, bu ilke etrafında şekillenmez mi? Allah zalim değildir, zulmü sevmez. Kul hakkı hesapta altından kalkılamayacak ağırlıkta değil midir?

Kürşat Atalar
Muhammed Fatih Ergün’e…
(17.09.2001, Ankara)

ben 10 gün Ankara dışında olacağım. Bilginize.


Muhammed Fatih Ergün
Kürşat Atalar’a…

(17.09.2001, Konya)

Selamun Aleykum

Yazisma bitti mi? Bittiyse belirtiniz...
Son yazdigima nedense yanit alamadim.
Oysa uyari mailleri de attim.

Kürşat Atalar
Muhammed Fatih Ergün’e…

(07.01.2002, Ankara)

sizden hic yeni yazı almadım. ne yazmıstınız?
_________________
Muhammed Fatih Ergün
www.mfe.name
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger
www.turkiyespot.com ucuz hosting
www.turkiyespot.com ucuz hosting





MesajTarih: Çrş Tem 16, 2008 9:24 am    Mesaj konusu: Advertisement Links

www.turkiyespot.com iyi Hosting vps vds radyo iyi reseller, kaliteli hosting, kaliteli host, kaliteli vps, iyi vps

Başa dön
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa -> KALEM-KELAM Tüm zamanlar GMT +2 Saat
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Türkçe Çeviri: phpBB Turkey & Erdem Çorapçıoğlu