www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları
ucuz hosting domain kontrol panelleri yardımlaşma forumları
 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Nikah ve Aile Hayatı l M.F.E.

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa -> KALEM-KELAM
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
M.F.E.



Kayıt: 25 Hzr 2008
Mesajlar: 80
Konum: Administrator

MesajTarih: Cum Hzr 27, 2008 11:25 am    Mesaj konusu: Nikah ve Aile Hayatı l M.F.E. Alıntıyla Cevap Gönder

NİKAH VE AİLE HAYATI
Muhammed Fatih Ergün

(1997, Sakarya)

Nikah ve Aile Hayatı ile ilgili Kur'an'dan istinbat ettiğimiz hükümler şunlardır:

İman ve kulluk görevleri yönünden kadınlarla erkekler birbirlerine eşittirler (3/195; 9/71-72; 16/97; 33/35; 57/1Cool. Ancak erkekler kadınlar üzerinde daha üst bir dereceye sahibtirler (2/228) Kur'an'da kafir kadınlara ör-nek verildiği gibi (66/10), mü'mine kadınlara da örnek verilmiştir (66/12). Kadınlara değer vermemek müşriklerin özelliklerindendir (6/139).

Nikah, İslam'da şer'i hükümlerle yükümlü (mükellef) olan akıllı ve ergenlik yaşına gelmiş bir erkekle yine akıllı ve ergenlik yaşına gelmiş bir kadının evlenmek üzere sözleşme (akid) yapmaları anlamına gelir. Bu sözleşme basit birşey değildir, Yüce Allah (cc) Kitabı'nda bun "Kesin, sağlam, kuvvetli ve güvenilir bir misak (ahid)" diye adlandırmıştır (4/21).
İslam sürekli ve kalıcı evlilikleri teşvik etmiştir. Belli şartlar dahilinde İslam'da ruhsat verilen geçici nikah (mut'a) sözleşmesi, kendisine özgü ayrı hükümlere tabidir.

Kur'an'da evlenilmesi yasak olarak belirtilen sınıfların (muharremat) dışında kalan kimselerden iffetleri korumak, fuhuş yapmamak ve mehirlerini vermek şartıyla evlenme amaçlı olarak kadın aramak helaldır (4/24). Nikah sözleşmesi yapacak olan erkek ve kadının, Kur'an'da belirtilen, birbirleriyle evlenmeleri haram olan kimseler (muharremat) sınıfından olmamaları gerekir (4/22-23-24).Mü'min erkekler ancak mü'min kadınlarla ya da şartlı olarak Ehl-i Kitab kadınları ile evlenebilirler (5/5); müşrik kadınlarla evlenemezler (2/221), kafir kadınları da nikahları al-tında tutamazlar (60/10). Geçmiş şeriatlardaki kafir kadınlarla evlenebilme özgürlüğü (66/10) son Şeriat'la yürürlükten kaldırılmıştır (60/10).Mü'mine kadınlar ise ancak mü'min erkeklerle evlenebilirler. Zina eden bir erkek zina eden bir kadınla ya da Allah (cc)'a ortak koşan (müşrike) bir kadınla evlenebilir. Zina eden bir kadın da ancak zina eden bir erkek ya da Allah (cc)'a ortak koşan (müşrik) bir erkekle evlenebilir, bunun ötesi mü'minlere haram kılınmıştır (24/3). Kötü kadınlar kötü erkeklerle, kötü erkekler de kötü kadınlarla; temiz kadınlar temiz erkeklerle, temiz erkekler de temiz kadınlarla evlenebilirler (24/26).
Çok evlilik İslam'a göre serbesttir. Bu önceki şeriatlarda da böyledir. Eş sayısını çoğaltma (taaddud) var-dır, sınırlama (tahdid) yoktur (4/3). Ancak tek şart adalettir (4/129). Adalet ise mesken, geçim ve geceleme gibi haklar konusundadır. Sevgi konusunda adalet şart değildir. Çok evlilik uygulaması konusunda tağuti düzenlerin yaptırımlarını, helal ve haram ölçülerini gözetmek küfür, modernizmin etkisinde kalmak cehalet, örfün etkisinde kalmak kişiliksizlik, duyguların etkisinde kalmak ise acizliktir . Kadının evlilik sözleşmesi esnasında evleneceği kişiye kendi üzerine evlenmemeyi şart koşma hakkı yoktur (9/31). Ancak (şart koşulmaksızın) erkek eşine kendiliğinden böyle bir söz vermişse, ahidlere sadık kalma emri gereği (17/34) bu sözünde durması gerekir.
Sorumluluğu üzerimizde olan kişilerle evlenme ve onları evlendirme hukuku Kur'an'da belirlenmiştir. Kafirlerden ayrılarak (teberri) hicret edip müslümanların safına gelen kadınları imtihan etmek gerekir. İmtihan sonrası mü'mine olduklarına kanaat getirilirse onlar kafirlere geri döndürülmemelidir. (60/10). Yetim kızlarla evlilik durumunda onların haklarının korunması gerekir. Yetim kızların haklarını koruyamayacağına kanaat getiren kimseler ya çok evlilik yaparlar ya da ellerinin altında bulunanlarla yetinirler (4/3). Bekar mü'minleri de evlendirmek gerekir (24/32). Evlenme imkanı bulamayanlar sabr etmeli ve iffetlerini korumalıdırlar (24/33). Ayrıca özgür mü'mine kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyenler, fahişelik yapmayan, gizli dost tutmayan, iffetli cariyeleri mehirlerini vererek ve velilerinin iznini alarak nikahlayabilirler (4/25). Bu cariyeler evlendikten sonra fahişelik yapacak olurlarsa, onlara özgür kadınlara verilen zina cezasının (yüz değnek: 24/2) yarısı (elli değnek) verilir.

Evlenecek olan eşlerin kendi aralarında İslami ilkeleri gözetmeden yapacak oldukları evlilik sözleşmeleri batıldır. Allah (cc)'ın koyduğu kuralları önemsemeden tağuti ölçülere göre evlenmek küfürdür. Tağuti ölçüleri redd ederek Allah (cc)'ın ölçlerine göre yapılacak evlilik sözleşmeleri mü'minlerden istenen ve beklenen tavırdır. Hem Allah (cc)'ın ölçülerini, hem de tağuti ölçüleri koruyarak yapılacak evlilik sözleşmeleri sonucunda şirk doğar, bu ise mü'minlere değil müşriklere özgüdür (12/106). Yine Allah (cc) bizim göğsümüzde biri Allah (cc) için diğeri de tağut için çarpan iki kalb yaratmamıştır (33/4). Hem Allah (cc)'ın yasalarına uyularak İslami evlilik akdi, hem de tağuti rejimlerin belediyelerinin evlendirme dairelerinde İsviçre Federal Mahkemeri'nden taklid edilerek alınan ve beşeri (tağuti) yasalar hükmünde olan Medeni Kanun gereği resmi evlilik akdi yapmak demek din ve dünya ayrımı yapmak demektir, laik bir anlayışa sahip olmak demektir, Allah (cc)'a ortak koşmak demektir. Çünkü nikah bir ibadettir (24/32), ibadetler ise sadece Allah (cc) için yapılır (12/40; 12/67), ibadetler konusunda Allah (cc)'tan başkasına hiçbir pay verilemez (18/110). Aynı şekilde, geleneksel kültürde yaygın olan ve adına "İmam Nikahı" denilen uygulama da İslam'da yoktur, sonradan ortaya çıkmıştır ve bid'attır. Nikah, evlenmek isteyen iki kişi (erkek ve kadın) arasında hukuki bir sözleşmedir, Allah (cc) adına yapılır. Sözleşmenin şartlarını evlenecek olan taraflar belirler. Yine icab ve kabul dediğimiz olgular da taraflar arasında söz-konusu olacaktır. Daru'l-İslam'da toplumun maslahatı gereği bu nikahı mü'minlerin emiri onaylayabilir. Fakat bu onaylama işini yapan emirin konumu kesinlikle bir ruhbanın, bir papazın ve onlardan taklid edilerek örf haline ge-tirilen resmi bir görevli olan imamın konumu gibi değildir.
Nikah sözleşmesi yapılırken erkeğin kadına mehir vermesi gerekir. Bu kadının erkek üzerindeki hakkıdır (2/236; 4/4). Mehir olarak kadına verilen malları (ve hediyeleri) boşanma sonrası geri almak haramdır (4/20-21). Cariyelerle evlenirken onlara da mehir vermek gerekir (4/25). Kız babası (müslüman veli) kızını evlendirirken damat adayından herhangi bir şekilde faydalanmak (başlık parası) isteyebilir; bu farz değil, caizdir (28/27-2Cool.

Nikah sözleşmesinde evlenecek olan kadının velisinin izni gerekir. Bu Kur'an ayetlerinin işareti ve Rasulullah (s)'ın açık sözleriyle sabittir. Bir kızı velisi rızasını alarak evlendirir. Başından evlilik geçmiş (dul) bir kadın ise kendisini evlendirme hakkına sahibtir. Velinin velayet hakkını bahane ederek, velayeti altında olan kız veya kadını istemediği birisi ile evlendirme hakkı yoktur. Evlenecek kadının velisi müslüman ise bu hakka sahibtir, müslüman değilse kafirlerin müslümanlar üzerinde velayet hakkı yoktur (4/141). "Kızın velisinin müslüman olmama durumunda kadın müslümanlardan birisini kendisine veli olarak ta'yin eder, veli olarak ta'yin edilen kişi o kadını evlendirir ve evlilik hayatındaki sorunlarına, anlaşmazlıklarına, sıkıntılarına vb. gibi durumlarına tasarruf eder. Hatta erkek ile kadın arasında -Allah (cc) korusun- dinden dönme (irtidat) ya da boşanmayı haklı kılacak (gerektirecek) durumlarda eşlerin arasını ayırma yetkisine (talak) de sahibtir. Velinin ta'yin edilmesinin anlamı budur, yoksa nikah sözleşmesine velayet eden veli, sembolik bir kişilik değildir." deniliyor. Günümüzde evlenecek olan kadının velisi müslüman değilse, Kitab ve Sünnet'in hükümlerinin yerine getirilmesi adına kadına müslümanlar arasından bir veli aranmakta ve bulunmaktadır. Genellikle bu veli arama ve bulma işlemleri çoğu zaman erkek tarafından yapılmakta, kadın kendisine veli olarak ta'yin ettiği kişiyi bile gereği gibi tanımamaktadır. Eşler arasında velinin velayet hakkını kullanacağı herhangi bir sorun, sıkıntı ve anlaşmazlık sözkonusu olduğunda da erkek nikah esnasında eşine veli olarak ta'yin ettiği kişiyi ya meseleye karıştırmamakta ya da karıştırsa bile kendi istekleri doğrultusunda müdahale izni vermektedir. Oysa İslam'ın nikah sözleşmesine velayet edecek velide aramış olduğu misyon bu değildir. Yakınlarının müslüman olmaması durumunda kendisine müslümanlardan bir veli seçecek olan kadının kendi velayetini, evlenecek olduğu (müslüman) erkeğe verme hakkı da vardır. Eğer burada kendisine veli olarak ta'yin edeceği kişiyi seçme hakkı kadına verilmişse, kadın bu (velayet) hakkını dilediği kişi için kullanır; bizce bir başkasının buna müdahale hakkı yoktur.

Nikahlı ilişkilerin nikahsız ilişkilerden farklı olmasının en önemli özelliği nikah sözleşmesinin ilan edilmesidir. İlan edilmeyen nikahlar Allah (cc) katında geçerli (sahih) olsa bile, kullar yanında hukuki açıdan geçersizdir (batıl). Aralarında şer'i bir sözleşme akdi ile evlenen müslümanlar, evliliklerini duyurmadıkları takdirde Allah (cc) katında evli hükmünde olabilirler ama, Daru'l-İslam olan bir yerde hukuki olarak zina suçu ile yargılanabilirler. Sünnete gö-re, nikah sözleşmesinin duyurulacağı kişi sayısının en alt limiti, nikah sözleşmesi yapan erkek ve kadının yapmış oldukları bu sözleşmeden iki kişinin haberdar edilmesi şeklindedir. Nikah sözleşmesinden haberdar edilecek bu iki kişinin sözleşme esnasında tutulan (toplama) iki kişi olması gerekmez. Gelenksel kültürde yaygın bir şekilde adet haline getirilen nikah sözleşmesi esnasındaki bulma/toplama iki şahid uygulaması İslam'da bir sabite (şablon) değildir. Uygulama alanında döneme, konuma, şartlara özgü değişkenliği sözkonusudur. Bunun en açık delili de Yüce Allah (cc)'ın ayrıntılı olarak indirdiği Kitabı'nda (6/114), borçlanma ile ilgili hükümlerin ve borç için tutulacak şahidlerin tüm ayrıntılarını belirlemiş olduğu halde (2/282) nikah sözleşmesi konusunda şahid olayını zikr etmemiş olmasıdır. Oysa Allah (cc) boşanma (talak) ve boşandıktan sonra geri dönme (ric'at) konusunda şahidlendirmeyi açıkça emr ediyordu (65/2). Nikah akdine şahid tutmayı emr etmeyi -haşa- unuttu mu dersiniz? Oysa Allah (cc) unutmaz ve yanılmaz (20/52), Kitabını detaylı (mufassal) olarak indirmiştir (6/114), yine Kitabı'nda yaş ve kuru ne varsa hepsini zikr etmiştir (6/59), Kitab'ta hiçbir şeyi eksik de bırakmamıştır (6/3Cool. Bize göre bu şahidlendirme olayı, en az iki kişiye sözleşmenin duyurulması anlamındadır, bunun üst limiti yoktur. Evlenen kişiler kendi aralarında yapmış oldukları bu sözleşmeyi diledikleri şekilde duyurup ilan edebilirler. Bu duyurma eylemi, sözle olarak yapılabileceği gibi, telefonla duyurma, gazete ilanları ile duyurma, da'vet ve yemek verme, müslümanlara ait takva temelleri üzere kurulu mescidlerde ilan etme şeklinde olabilir. Bunun nasıllığını evlilik sözleşmesi yapan eşle-rin ortamları, konunmları, şartları ve aralarında istişare ederek ortaya koydukları kendi insiyatifleri belirleyecektir. Bu duyurunun (şahidlendirme) amacı da nikahın Allah (cc) katında geçerli (sahih) olması için değil, dünya hayatında nikahın hukuki bir statü kazanması ve zina töhmetinden uzak kalmak içindir.

Dış etkilerden korunmak için kadın ve erkeğin giyinmesi gerekir (16/5; 16/81). Bu giyinmenin de takvaya yaraşır bir şekilde olmalıdır (7/26). Kadınlar kendileri ile evlenmeleri helal olan erkeklere karşı tesettür altında bulunmak zorundadırlar (33/59). Mahrem yerlerini ilgili ayette izin verilen kimselerden başkalarına gösteremezler, bu iffetsizliktir (24/31). Ancak yaşlı kadınlar belli şartlar dahilinde dış örtülerini bırakabilirler (24/60). El, yüz ve ayakların kapatması kişilerin insiyatifleri dahilindedir. Bu insiyatifler, şartlara ve döneme göre değişken olarak kullanabilirler. Kendilerine nikah düşen erkeklere (şehvetle) bakmaları haramdır (24/31). Aynı şekilde erkeklerin de kendilerine nikah düşen kadınlara (şehvetle) bakmaları haramdır (24/30). Hicab farzdır, haremlik ve selamlık uygulamaları ise insiyatiflere bırakılmıştır. Kadınlarla erkeklerin birbirlerini görmeleri ve seslerini duymaları haram değildir. Kadının sesini özellikle erkekleri tahrik etmek için cilveli çıkarması ve konuşmasını süslemesi yasaktır (32/32). Eşler birbirlerine karşı diledikleri şekilde süslenebilirler, hatta süslenmelidirler. Bunu sağlamak için günümüzde yagın olarak kullanılan imkanlardan yararlanmanın hiçbir sakıncası yoktur. Tam tersi bunda niyetlere bağlı olarak ecir vardır.

Evlilik hayatında kadının müslüman olan eşine itaat etmesi farzdır (4/34). Bu itaatın sınırlarını Kitab ve sahih Sünnet belirlemiştir, erkek şahsi istekleri doğrultusunda bu sınırları zorlayarak yeni ölçüler belirleyemez, yaptırımlar uygulatamaz. Bu haddi aşmak olur, tuğyan diye adlandırılır. Ancak kadın da gerek nefsinin ve gerekse feminizm hareketinin etkisi altında kalarak eşine itaat etmesi gereken yerlerde itaatten uzaklaşamaz. Erkekler kadınlar üzerine koruyucudurlar (4/34). Erkeğin kadın üzerindeki hakları şunlardır: Ma'ruf olan hususlarda kadının kendisine itaat etmesi (4/34), iffetini ve malını koruması, cinsel görevlerini eksiksiz ve itirazsız yerine getirmesi. Kadının erkek üzerindeki hakları da şunlardır: Konut hakkı, geçimini te'min etme, erkeğin çok eşliliği sözkonusu ise adalet isteme (4/129) ve erkeğin kendisine güzellikle davranması (4/19). Bunun dışında kalanlar eşlerin birbirlerine karşı olan yükümlülükleri dahilinde değildir, insiyatiflerine bağlıdır. Geçimsizlik yapan kadınlara öğüt verilir, düzelmezlerse yatakta yalnız bırakılır, yine düzelmezlerse dövülür. Eğer düzelir ve itaat ederlerse aleyhlerinde bulunmak yasaklanmıştır (4/34). Evlilik hayatında eşler arasında ciddi bir anlaşmazlık olursa hakeme gidilecektir (4/35). Sulh ise her zaman için hayırlıdır (4/128) Kadın hayızlı iken cinsel ilişki haramdır. Eşler arasındaki getirilmiş bir sınırlama yoktur (2/222); oral ilişki karşılıklı rıza ve temizlik şartı ile mubahtır. Ayrıca eşler kendi aralarında diledikleri şekilde sevişme teknikleri geliştirebilirler. Bu fiziksel huzurun ve itmi'nanın elde edilmesi için de faydalı olur (2/223).

Daru'l-İslam'da nüfus planlamasına izin verilmeyebilir. Bunu mü'minlerin imamı belirleme yetkisine sahibtir. Ama İslam'ın hakim olmadığı yerlerde nüfus planlaması insiyatifler dahilindedir, düşünülebilir (71/26-27). Bunu eşler kendi aralarında istişare ederek belirlerler.Bu konuya dışarıdan bir başkasının müdahalesi ve teklifi çirkindir.

Anneler çocularını iki yıl süreyle emzirmelidirler. Annelerin yiyecek ve giyeceği güücü yettiği oranda çocu-ğun babası üzerinedir. Eşler aralarında anlaşarak çocuğu sütten kesmeye karar verebilirler. Çocuk süt anneye ve-rilirse baba tarafından süt ücreti ödenmelidir (2/233).

Kadının aile hayatı, sosyal hayatı, eğitim ve öğretim (ilmi) hayatı, ticari hayatı ve seyahat hakkı vardır. İslam'ın açıkça bir kısıtlama getirmediği kadına ait bu hakların kısıtlanması helal değildir.

Eşlerine yaklaşmamaya yemin eden erkekler dört ay beklerler. Bu süre içerisinde yeminlerini bozmak ve eşlerine yaklaşmak isterlerse keffaret öderler (33/4; 58/2-4).

Daru'l-İslam'da gerektiği takdirde boşanma, sevimsiz bir uygulama olmakla birlikte helaldır, çünkü müslüman bir kadın açıkta kalmayacak, zulüm görmeyecek ve kendisini sahiblenen müslümanlar bulunacaktır. İslam'ın hakim olmadığı yerlerde ise boşanma olayı özellikle kadın için telafisi mümkün olmayan bir zulüm ve fesada dönüşecektir. Bu noktada erkekler Allah (cc)'tan korkmalı, boşanma olayını ve sonuçlarını iyi tefekkür etmelidirler. Boşama hakkı genel olarak erkeğe aittir, ancak bu hakkın kadınlara da verilebileceğini söyleyen alimler ve bu alimlerin ictihadlarını dayandırdıkları deliller mevcuttur.

Boşanma iki defadır. Ya iyilikle biraraya gelinecek ya da güzellikle ayrılınacaktır (2/229; 33/2Cool. Kadınlara verilen mehirler (ve hediyeler) geri alınmaz (2/229; 4/20-21). İki boşanma olayından sonra tekrar bir boşanma olursa, kadın bir başkası ile -anlaşmalı olmaksızın- evlenip ayrılmadıkça ilk kocasına helal olmaz (2/230). Boşanmış kadınların geçimlerini sağlamak Allah (cc)'tan korkan erkekler üzerine bir haktır (2/241). Zengin olan durumuna göre, rızkı dar olan da yine durumuna göre infak etmelidir (65/7). Kadınları zulm etmek için tutmak da helal değildir (2/231). Boşanma temizlik dönemlerinde olur. Boşanan kadınlar açık bir kötülük yapmadıkça evlerinden çıkamazlar (65/1). Boşanan kadınlar üç hayız süresi beklerler. Eğer hamile kalmışlarsa çocuklarını gizlemeleri helal değildir. Bu süre içerisinde eşleri barışmak isterlerse onları geri alma konusunda bir başkasına oranla daha fazla hak sahibidirler (2/228).

Erkekler boşadıkları kadınları oturdukları yerlerde oturtmak zorundadırlar. Hamile iseler, çocuk doğana kadar nafaka ödeyeceklerdir. Ayrıca boşanan kadınlar çocuklarına süt emzirirlerse bu durumda da onlarla anlaşmak ve onlara süt ücreti vermek gerekir. Güçlük olursa çocuğu baba hesabına bir başkası emzirecektir (65/6). Sözleşme yapılan, fakat mehir takdir edilmeyen ve cinsel ilişkiye girilmeyen kadınları boşamak da bir günah yoktur. Yine de herkes kendi imkanına göre bu durumdaki kadınları mallarından faydalandırmalıdır (2/236).

Bir eş yerine başka bir eş almak istendiği zaman daha önce verilen (mehir ve hediyeler) ne olursa olsun, kadından hiçbir şey geri alınmaz (4/20-21).

Eşi ölen kadınlarla evlenme hukuku Kur'an'da belirlenmiştir. Bunlar dört ay on gün iddet beklerler; bu süre içerisinde süslenemezler ve evlenemezler, haramdır (2/234-235). Kocası ölen kadınları iddet sonrası nikahlamayı murad eden kimseler, onlarla evlenmek istediklerini iddet süresi içerisinde edebli bir şekilde ima edebilirler. Ancak onlarla gizlice anlaşmak ve nikah yapmak yasaktır (2/235). Cinsel ilişkide bulunulmamışsa boşanma sonrası iddete gerek yoktur (33/49). Vefat edecek bir kimse vasiyeti esnasında eşlerini zikr etmeli ve bir yıl süre ile eşlerinin evlerinden çıkarılmamalarını ve faydalandırılmalarını vasiyet etmelidirler. Ancak kadınlar kendi arzularıyla (insiyatif) çıkmak isterlerse çıkabilirler, bunda sakınca yoktur (2/240).
_________________
Muhammed Fatih Ergün
www.mfe.name
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger
www.turkiyespot.com ucuz hosting
www.turkiyespot.com ucuz hosting





MesajTarih: Cum Hzr 27, 2008 11:25 am    Mesaj konusu: Advertisement Links

www.turkiyespot.com iyi Hosting vps vds radyo iyi reseller, kaliteli hosting, kaliteli host, kaliteli vps, iyi vps

Başa dön
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa -> KALEM-KELAM Tüm zamanlar GMT +2 Saat
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Türkçe Çeviri: phpBB Turkey & Erdem Çorapçıoğlu