www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları
ucuz hosting domain kontrol panelleri yardımlaşma forumları
 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Eğer Recm Cezasını İnkâr Edersek... l M.F.E.

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa -> KALEM-KELAM
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
M.F.E.



Kayıt: 25 Hzr 2008
Mesajlar: 80
Konum: Administrator

MesajTarih: Cum Hzr 27, 2008 3:21 pm    Mesaj konusu: Eğer Recm Cezasını İnkâr Edersek... l M.F.E. Alıntıyla Cevap Gönder

EĞER RECM CEZASINI İNKAR EDERSEK...
Muhammed Fatih Ergün

(1996, Sakarya)

Sakın böyle birşeyi aklınıza getirmeyin. Eğer recm cezasını redd ederseniz benden söylemesi, sizin için hiç iyi olmaz; dünyanız bir anda kararır (!). En sağlam delillerinizi bile getirseniz ve muhatablarınız da delilsiz kalsa yine de kurtulamazsınız. Dünya saadetiniz de ahiret saadetiniz de mahv olur. Niye mi? Çünkü birileri var... Her şeyi herkesten daha iyi bilen, kendisinden başka hiç kimseyi gerçek Müslüman olarak görmeyen ve daha ilginci sahtekarlık yapmayıp kafirlere karşı bile dürüst olmayı savunan kimselere güvenmeyen birileri... Gözlerini dört açmışlar, pusuya yatmışlar ve hazır vaziyette bekliyorlar. Kafir avına çıkmışlar, avcının avlayacağı hayvanı beklediği gibi bir kimsenin küfre düşecek bir hali ya da sözü olsa da hemen onu tekfir etsek diye... Oysa çok daha basit konularda muhatablarına tereddütsüz olarak ve hiç kafa yormadan, konu üzerinde yoğunlaşmadan doğrulttukları tekfir silahını ve muarızlarına karşı çalıştırdıkları tekfir mekanizmasını çok daha ciddi konularda kendileri için harekete geçirmiyorlar...

Sebebi üzerinde durmaya gerek yok, çünkü onlar gerçek Müslüman! Hiç bir zaman onların kafir olma ihtimalleri de yok. Çünkü Allah (cc)'tan aldıkları beraatin son kullanma tarihi yok; ömür boyu geçerli, dünyayı da ahireti de kapsıyor. Onlara akide anlatılamaz, sadece onlar akide anlatabilir. Çünkü onlar sahih akidenin ilk ve tek mimarları! Onlara yakışan ve yaraşan tek şey sadece akideleri ile övünmek. Bir kimse onların düşündüğü gibi düşünmese ne mi olur? El-Cevab ve tek cevab: Kafir olur! Onları tenkid ederek kafir olan bir kimse ne zaman mı küfründen rucu ve tevbe etmiş olur? Ta ki onların dediğini deyip, onların düşündüğü gibi düşünüp, onların yaptığını yapınca. Tabi iman ehli sayılıp şirk ve küfürle damgalanmamak için onların oturduğu gibi oturup, kımıldadığı gibi kımıldamayı ihmal etmeye de gelmez. İnsan hemen bir anda küfür çukuruna yuvarlanabilir.

Dahası önceden onlar gibi düşünüp sonradan onlara yan çizmenin İslam Fıkhı ve Literatürü'ndeki yerini de bilir misiniz? İrtidat! Peki ya böyle bir riddet suçunun dünya ve ahiretteki cezası nedir? Dünyadaki cezası, mallarının ganimet sayılması, kan ve canlarının helal görülmesi, ırz ve namus dokunulmazlıklarının kalkması, hakaret boyutlarına varan tekfirleşme, tıpkı tağutlar gibi işkence ve sonunda eğer iş oraya kadar varırsa kıtal... Bu eylemlerden bazıları bazan tağuta göre de suç sayıldığı için failler tağutun yasama-yürütme organları ile muhatab olurlarsa o zaman herkes sus pus. Çünkü tağutları gözümüz kesmiyor! Ne yani, yoksa tağutları gördüğümüz zaman altımızı ıslatıyor ve yaşadığımız beldeleri terk ederek çok uzaklara gitmek zorunda kalıyorsak bile, gözümüzün kestiği, dişimize uygun, arkası olmayan kimselere de mi sessiz kalacağız? Tağutlardan kaçmak, mustad'aflara yüklenmek: İşte Cihad-ı Ekber! Günümüzün hareket metodu merhale bakımından stratejik olarak böyle bir cihad hareketini gerektiriyor.

Dikkatli olun, bu hareket metodunu da tartışmak, sıhhatinden endişe etmek ya da yerine bir başka metod ikame etmek istemek açık ve şer'i bir küfürdür, bu konuda da çok ciddi nefsi delillerimiz vardır. Dünyada ne gibi cezalar verebilecekler ki, yanlarında cehennemleri mi var? Yanlarında cehennemleri yoksa çeşitli işkence aletleri ile dekore ettikleri işkence odaları da mı yok? Oraları gören siyasi şubenin işkence odasına alındığını sanır. Ahiretteki cezaları ise malum, ebedi olarak cehennemde kalmak ve yanmaktır. Mümkün mü birileri onlarda itikadi problem görsün ya da böyle bir şübhe etsin? Ol mel'un kimse üzerine lazım gelen şey derhal en güzel bir şekilde sabote olunmaktır, kusurları araştırılmaktır, kusur bulunamazsa kendisi için en sağlam kusurlar itina ile üretilmelidir. Tekfir edilecek yönleri varsa derhal arayıp bulmak eğer yoksa en kısa zamanda onun için tekfire konu olacak küfürler bulup kendisini bunlarla itham etmektir. Çünkü o kafir, bizim takımda oynamıyor, dahası bizim takımdakilere de yan bakıyor! Onu ancak bizim takıma transfer olduktan, bizim ahlakımızla ahlaklandıktan, her şeyiyle bir şablon gibi bize benzedikten sonra Müslüman kabul edebiliriz. Yoksa böyle olmazsa nasıl olur da müslüman kabul ederiz.

Daha kötüsü bizim takımda oynamayan kimseyi Müslüman görenlerin de dinden çıkma ihtimalleri var. Hele ki bir de bizim takımın aleyhinde bulunuyor ise, o zaman iş ihtimal olmaktan çıkıp kesinlik boyutu kazanıyor: Onu tekfir etmeyenler de kafirdir, onu tekfir etmeyenleri tekfir etmeyenler de. Ve bu hüküm müteselsilen böyle devam eder, gider... Çünkü bizde düşünce hürriyeti diye birşey yoktur. Herkesin beyni formatlanmalı sonra da sadece bizim disk'ten beyinlere kopya yapılmalıdır. Bir kimsenin Müslüman olabilmesi için her şeyini bize endekslemesi, beynini statikleştirmesi gerekmektedir. Biz düşünen, içtihad eden, tabuları yıkmaya çalışan dinamik beyinli insanların hep karşısında olmuşuzdur. Çünkü onlar birgün bizi de eleştirecekler, yanlış ve hatalarımızı bulmak isteyecekler, kafa konforlarımızı bozacaklar ve fikri saltanatımızla oynayacaklardır. Oysa biz ve bizim takımın oyuncuları dillerimizle bunu söylemesek ve teorik olarak böyle düşünmüyor gibi yapsak bile pratiğimizle noksan sıfatlardan münezzeh ve kemal sıfatlarla muttasıf kimseler değil miyiz? Öyleyse çözüm nedir? Söyletmeyin, vurun! Tağutların ve zalim despot diktatörlerin geleneği olan bu düstur en kısa zamanda ihya edilmeli ve pratiğe geçirilmelidir. Fakat aynı zamanda bu özelliklere sahib bulunan ve bu konuda sünnetle tam bir ittiba' ile yollarını adım adım izlediğimiz kralları, sultanları, diktatörleri ve insanların ağızlarına pranga vurmak isteyenleri de kınamayı ihmal etmeyeceğiz, ki foyamız ortaya çıkmasın. Perde önünde onları kınayacağız, perde arkasında ise bu konudaki ahlakımız onlar gibi olacak.

Böyle kimselerin içlerinde bir yangın vardı, kolay sönmeyen; bir nefis vardı tatmin olmak nedir bilmeyen ve bir şehvet vardı hiçbir zaman teskin olmayan... Tekfir şehvete dönüşmüş, fikri masturbasyona dönüşmüş ve kaplamıştı yürekleri. Birilerini gerekli ya da gereksiz tekfir ettikleri zaman adeta orgazm keyfi yaşıyorlardı, bu insanlar. Tekfir artık ibadet olmaktan çıkmış, rükünlerine riayet edilmez olmuştu. Kimi sapkın tarikatçıların zikir ibadetini sulandırdıkları ve katlettikleri gibi bunlar da tekfir ibadetini dejenere etmişler ve amacının dışına çıkarmışlardı.

Geçenlerde bir arkadaş için "Recmi redd ediyor!" şayiası çıktı. Zaten günümüzde şayiaların bini bir paraya gidiyor. İtfaiyeciler gibi görev başında hazır bekleyen pusu ehli için kaçırılmaz bir fırsattı bu... Derhal harekete geçtiler ve yılların intikamını bir anda almak için kollektif kararlarla arkadaşı tekfir ettiler.

"İntikamlarını alabildiler mi, dersiniz?"

"Hiç sanmıyorum! Ne mümkün? Oysa arkadaş geçmiş dönemlerin semavi şeriatlarında (Tevrat) bulunduğu için recm cezasını eleştirmiyordu ve eleştirilmesine de hoş bakmıyordu. Çünkü nesh edilmiş bir şeriatın hükmü olsa bile daha önce Allah (cc)'ın bir hükmü olduğunu düşünüyordu. Bu konu ile ilgili olarak bize gelen rivayetleri de kimi süpürgecilerin yaptığı gibi toptan redd etmiyordu, sadece tahlil ve tahkik ediyor; hükümlerin illetlerini, hükümlerin uygulanma sebeblerindeki hikmetleri yakalamaya çalışıyordu. Kısacası akl etmek istiyordu. Gerek Ehl-i Kitab yahudilerine ve gerekse (24/2) ayetinin nüzülünden önce zina suçunu işlemiş Müslümanlara da değişik ortamlarda Rasulullah (s)'ın recm cezasını uyguladığına inanıyordu."

"Projektörlerini dikmiş, pusuda bekleyen tekfir nöbetçileri hangi suçundan ötürü tekfir etmişlerdi arkadaşı?"

"Bir zina suçu olarak recm cezasının bu şeriatta olmadığını söyleyen arkadaş sabit oluşu ve konuya delaleti kesin hangi muhkem vahyi veriyi inkar etmişti? Dinen inanılması zorunlu olan esaslardan birisini mi inkar etti?"

"-Hayır! Herhangi bir inkarı ve küfrü olmadı. Sadece arkadaş diyordu ki: "Recm cezası geçmiş şeriatlarda vardır. Humanist yaklaşımlarla bu cezayı hunharlık olarak değerlendirmek mümkün değildir. Değnek (celde) ayeti (24/2) inmeden önce Rasulullah (s) bu cezayı gerek zina suçlusu yahudilere ve gerekse zina suçlusu Müslümanlara uygulamıştır. Fakat bu uygulamaların farklı zamanları ve farklı sebepleri vardır. Ancak Kitab'ımızın (24/2) ayeti bütün bu uygulamaları nesh etmiş ve zina suçunun cezasını yüz değnek cezası ile karara bağlamıştır. Sonuçta nihai olarak uyulması gereken hüküm Allah (cc)'ın değişmez hükmüdür. Allah (cc)'tan daha güzel hüküm veren kim vardır? (5/50) Üstelik Kur'an'daki değnek (celde) ayetinin (24/2) sabit oluşu ve zina suçuna delaleti tartışmasız bir şekilde kesin iken, bir zina cezası olarak recmin Kur'an'dan olduğu hiç bir şekilde sabit değildir; yine recmin bir ceza uygulama biçimi olarak Sünnet'e delaleti kesinse bile rivayetlerdeki illetlerden anladığımız kadarı ile salt bir zina suçuna delaleti kesin değildir."

"-Böyle söylediği için mi arkadaşı tekfir ettiler?"

"-Evet!"

"-Peki arkadaşın böyle söylediğini biliyorlar mıydı ya da kendisini dinlemişler ve sözlerinin altında yatan inceliklere muttali olmuşlar mıydı?"

"-Hayır! Hem buna gerek de yok ki! Sen onların: "... Kulları müjdele! Ki onlar sözü dinlerler ve en güzelini uyarlar. Bunlar Allah (cc)'ın kendilerine hidayet ettiği kimselerdir ve işte onlar akıl sahibi olanlardır" (39/17-1Cool ayetinin hükmünden muaf olduklarını, her şeyin en iyisini bildikleri için bir başkasını dinlemeye ihtiyaçlarının olmadığını, kendilerini hiç bir zaman için zaten en güzele uymuş insanlar olarak gördüklerini; ayrıca hidayetin zaten onların yanında olduğunu ve akıl sahibi olanların da sadece onlar olduklarını bilmiyor musun, yoksa?

"-O halde derdini, meramını, söylediklerini, söylediklerinin ayrıntılarını, delillerini bilmeden nasıl tekfir ettiler arkadaşı?"

"-Onlar ederleeer... Çünkü onlar bu konuda tam yetkili kılınmışlardır. Bu yetki onlardan başkasında da hiçbir şekilde yoktur ve hiçbir zaman olamayacaktır da... Ancak kendi nesillerinde, kendi yakınlarında ve kendi takımlarında! Onlardan gayrı herkesin potansiyel kafir olduğunda asla hiçbir şekk ve şübhe bulunmadığı gibi kendi aralarında da bu konuda sağlam bir icma' bulunmaktadır. Bu icma'nın ise sıhhati de oldukça sıhhatlidir."

"-Ben sizin buraya kadar ki sözlerinizde biraz istihza seziyor gibi oluyorum, bir takım gerçekleri anlatmaya çalışmak isteseniz bile. Sizin bu tür bir uslub ile onları tenkid etmeniz de bir tekfir konusu olmasın?"

"-Olabilir elbette, hiçbir engel yok ki!"

"-Peki onlar Ebu Hanife (rh)'nin: "Kur'an'ın inzalinden şübhesi olmayan bir kimse, Kur'an'ın te'vilinden dolayı tekfir edilemez" kaidesini bilmiyorlar mı? Kaldı ki tekfir edilip hukukuna tecavüz edilen arkadaşın Kur'an'ın inzalinden hiçbir şübhesi olmadığı gibi, herhangi bir ayeti te'vili bile söz konusu değil. Sadece mushafta olmayan bir ibarenin ayet sayılamayacağını söylüyor ve Kur'an'ın korunmuşluğu konusunda titiz davranmak istiyor. Sünnet ve hadisle sabit olan bir hükmü inkar ediyor diye tekfir ediyorlarsa, onlar yine Ebu Hanife (rh)'nin: "Hadisi tekzib Nebi'yi tekzib sayılmaz, bilakis yakıştıramadığımız sözlerden Nebi (s)'yi tenzih sayılır" şeklindeki Hadis Usulü ile ilgili kaidesini bilmiyorlar mı? Oysa arkadaş recmi, recm haberlerini, sahih sünnet ve hadisle sabit olan bir hükmü de inkar etmiyor. Öyleyse onu nasıl tekfir ediyorlar? Hiç düşünmüyorlar mı?

"-Onlarda kural ve kaideler kendi lehlerine delil teşkil ettiği zaman işler. Muhalif tarafın lehine delil bulunduğunda, bu delil daha önce kendileri tarafından kabul gören bir delil bile olsa o delili çürüğe çıkarmanın mutlaka bir yolu bulunur veya es geçilir. İşte bu da onların ahlaklarını açığa veren ilginç usulleri!" "

Onlar haksız, cahilce arkadaşa zulm etmişler ve kendilerinden öncekiler gibi te'vili kendilerine gelmemiş ve ilimleriyle kuşatamadıkları bir şeyi yalanlamışlar." (10/39)
_________________
Muhammed Fatih Ergün
www.mfe.name
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger
www.turkiyespot.com ucuz hosting
www.turkiyespot.com ucuz hosting





MesajTarih: Cum Hzr 27, 2008 3:21 pm    Mesaj konusu: Advertisement Links

www.turkiyespot.com iyi Hosting vps vds radyo iyi reseller, kaliteli hosting, kaliteli host, kaliteli vps, iyi vps

Başa dön
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa -> KALEM-KELAM Tüm zamanlar GMT +2 Saat
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Türkçe Çeviri: phpBB Turkey & Erdem Çorapçıoğlu