www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları
ucuz hosting domain kontrol panelleri yardımlaşma forumları
 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Deprem Üzerine Komplo Teorisi

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa -> KONUK YAZILAR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
M.F.E.



Kayıt: 25 Hzr 2008
Mesajlar: 80
Konum: Administrator

MesajTarih: Prş Hzr 26, 2008 7:42 pm    Mesaj konusu: Deprem Üzerine Komplo Teorisi Alıntıyla Cevap Gönder

DEPREM ÜZERİNE KOMPLO TEORİSİ

Kocaeli depremi doğal bir afet miydi? Yoksa suni olarak mı yaratıldı? Bu konuda hemen deprem sonrasında bir takım teoriler ortaya atılmaya başladı. Kimine göre Ruslar bomba patlatmıştı ve bu da depreme neden olmuştu. Kimi Yugoslavya’ya atılan bombaların yer kabuğunun dengesini bozduğu için depremin olduğunu söylüyordu. Hatta bazılarına göre bu işi PKK da yapmış olabilirdi. Başbakan'a bile bu soruyu CNN'de yöneltmişlerdi. Kimi de bunun başka bir terörist örgütün işi olduğunu, veya uzay araştırmalarının bir parçası olduğunu söylüyordu. Ancak bu teoriler arasında en akla yatkın olanı Futur@Times'da yayınlanan araştırma dizisinde yer alan hikayeydi.

Bu senaryo'ya göre, San Andreas fay hattında meydana gelebilecek büyük bir depremin Amerikan ekonomisine çok büyük zarar vereceğini bilen ABD, yer kabuğundaki değişimleri izleyerek, daha deprem oluşmadan tektonik katmanlar arasında artan basıncı değişik noktalardan patlatıp boşaltarak, büyük depremi küçük depremler haline dönüştürmenin yolunu bulmuştu.Yıllarca önce Rus asıllı Amerikalı bilim adamı mucit Nikola Tesla tarafından geliştirilen bu "düşük frekanslı elektro magnetik ısınımla yüksek enerji nakli" tekniğini hem Ruslar ve hem de Amerikalılar uzun zamandır bir silah olarak kullanmanın yolunu arıyorlardı. Bu yöntemle çok uzaktan, hatta uzaydan geniş alanlarda tahribat yapabileceklerdi. Ancak Pentagon yıllardır çok güçlü bir silah geliştirmek amacıyla üzerinde çalıştığı bu projeyi, bir yandan da barışçı "deprem indirgeme" sistemine uygulamak suretiyle tepkileri azaltmak ve fonlama devamlılığını sağlamayı amaçlıyordu. Bu nedenle proje önce Avusturalya'nın çıplak ve seyrek nüfuslu açıklık bölgelerinde denendi ve geliştirildi. Daha sonra bunun deprem bölgelerinde denenmesine geldi sıra.

Değişik zamanlarda Kafkaslar'da, Okyanus tabanında ve Güney Amerika'da Ant'larda tektonik uyarılar verilmek suretiyle endüktif deprem yaratma konusunda büyük adımlar atıldı. Bu araştırmalar Amerika'da HAA-ARP ve diğer askeri tesislerin kumanda merkezlerinden yürütülüyordu. Bu arada Türkiye, Japonya ve benzeri deprem bölgelerinde de sismik ağ şebekeleri kurularak bu bölgelerin tektonik verileri saniyesi saniyesi- ne devasa bilgisayarların kayıtlarına geçirilmeye başlandı. Üniversiteler ile ortak projeler geliştirilerek yüzlerce bilim adamına Amerika'da deprem konusunda araştırma yapma bursu verildi. Ancak projenin gizliliği esastı. Bu nedenle tüm ilişkiler paravan araştırma kurumlarınca yürütüldü. Ancak zaman zaman bilgi sızıntısına da olanak verilerek halkın bu konuda bir genel fikri olması istendi. Kobe'de ve daha başka yerlerde mey-dana gelen depremlerin arkasındaki gariplikler halkası bu şekilde bazı çıkar guruplarının, terör veya mafya örgütlerinin işi gibi gösterilmek istendi. Bunda da büyük ölçüde başarılı olundu. Ve gün geldi bu sistem Türkiye'de denenmek istedi. Bölge zaten bu amaçla yıllardır sismik espiyonaj altındaydı. ABD'nin asıl hedefi, Kuzey Anadolu fay hattındaki deneyden elde edeceği tecrübe ve bulguları, San Andreas fay hattına uygulamaktı. Bu iş yine çok yüksek askeri gizlilik taşıdığından yürütme işi İsrailli uzmanlara verilmişti. Gerekli makine ve donanım gizlice deniz altılarla Gölcük üssüne getirilerek oradaki, yeraltı-denizaltı korunaklarına kuruldu. Türk makamları durumdan detay bazda haberdar değildi. Bunu İsrail'lilerle yürütülen askeri tatbikatın bir parçası olarak düşünüyorlardı. İsrailliler Amerikalılarla gece şartlarında bazı elektro-sismik haberleşme tatbi-katı yapacaklardı. Deney başarılı olacağından zaten sonunda kimse farklı bir şeyin farkında olmayacaktı. Bu amaçla Gece Şahini Tatbikatı'nın (Operation Night Hawk) saat 03:00'te başlaması planlandı. Gece saat tam 03:00'te düğmeye basılacak ve Gece Şahini devreye alınacaktı. O an uzay filmini andırır devasa cihazlar çalışmaya bağlayacak ve bir iki dakika içinde de oluşturdukları muazzam enerjiyle Marmara'nın altındaki tek-tonik tabakayı zayıf yerlerinden kırıp, aylardır oluşan basıncı dışarı atacaklardı.

Böylece büyük bir deprem önlenmiş olacaktı. Bu arada bazı küçük depremlerin meydana gelmesi bekleniyorsa da bunlar önemli boyutta olmayacaktı. En azından planlanan buydu. Ama o gece sabaha karsı bir şeyler yanlış gitti. Ve beklenen gerçekleşmedi. Bir anda her şey olup bitmişti. Doğa kendini yönetmeğe kalkanlardan bir kez daha intikam almıştı. 45 saniye süren deprem beklenenin 10,000 kat üstünde bir güçle gelmişti. Her yeri bir anda yerle bir etmişti. Zayıflayan ve titreyen elektrikler az sonra geri geldiğinde, gece saat

03:05'i gösteriyordu. Daha birkaç dakika öncesine kadar koruganın içinde şampanya patlatmayı bekleyenler, şimdi korkudan buz gibi donmuş gibi hareketsiz ayakta duruyorlardı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. On binlerce insan, çoluk çocuk, o an enkaz altında can çekişiyor veya cansız yatıyordu. Bu düşünce ile hepsi yerinde ürperdi. Bu tarihin en büyük felaketiydi. Hem de insan eliyle yaratılan. Sessizliği İsrail'li komutanın buz gibi emri bozdu: "Lets pack! We're moving out! Call Operation-Q! Right now! Immediately! Stop whinning! Move, move, move!" İşte o andan sonra çantalardan çıkan Q planı çalışmaya başladı. İlk önce bölgedeki tüm haberleşme ve elektrik enerjisi felç edildi. Dört dakika içinde İsrail Başbakanı Barak ve Amerikan Başkanı Clinton ile irtibat kuruldu. O anda İsrail'de Ben Gurion'un Lod askeri havaalanından 4 adet savaş uçağı eşliğinde iki nakliye uçağı havalanıyordu. İki dakika sonra da İsrail Deniz Kuvvetleri ve NATO Güney Deniz Saha Komutanlığı'na bağlı tüm birlikler DEFCON4 Acil Durumuna geçirildi. Amerikan 6.Filoya bağlı gemiler de rotalarını İstanbul'a çevirmek için Pentagon'dan emir aldılar.

Deprem nasıl yaratıldı?

Bu için 1900'lerin başından beri Nikola Tesla adındaki Rus asıllı Amerikalı bilim adamının buluşu olan "elektro-magnetik endüksiyon tekniği" (Tesla Makinası) kullanıldı. Tesla Makinasi'nin nasıl çalıştığı hala bir sır ama Ame-rikalılar'in uzun zamandır bu makina üzerinde çalıştıkları biliniyordu. Tesla, ilk olarak ilkel bir düzenek ile 1908 yılında Sibirya'da Tsunga bölgesinde bir deney yapmış ve burada meydana gelen patlama 600 km uzaktan duyulmuştu.Tsunga'daki bu olay sonrası oluşan çevre tahribatı korkunç boyutlardaydı. Hiroşima'nın 40.000 katına yakın enerji açığa çıkmıştı. Patlamanın etkisi kilometrelerce kareye yayılmıştı. Ancak ortada en ufak bir krater veya metal kalıntısı yoktu. Bu durumda göktaşının düşmüş olması ihtimali ortadan kalkıyordu. Bilim adamları Tsunga'da hala ne olduğunu tam olarak çözmüş değiller. Ancak yıllardır Avustralya'da karada açık arazide ve Kaliforniya'da da su üstü ve su altı askeri tesislerde bu deprem Tesla makinesi denenmekte olduğu da sır değil. Buradaki garip tabiat olayları ve sık sık olan depremler ile bilgiler Internet'teki sitelerde bile yer almakta. Ancak başlangıçta askeri amaçlı olarak geliştirilen bu acaip doğa silahı daha sonra kaynak sorunuyla karşılaşınca barışçı amaçlarla da kullanılacak şekilde adapte edildi (tıpkı atom bombasının ve TNT'nin olduğu gibi). Makinenin Kaliforniya'da San Andreas fay hattında olacak muhtemel bir deprem öncesi kullanılması düşünüldü. Tesla Makinesi sayesinde fay hattındaki enerji birikimi çok yüksek düzeylere çıkma-dan, gerilim daha küçükken suni depremlerle deşarj edilerek boşaltılacak ve böylece büyük deprem önlenecekti. Ancak bu teorinin denenmesi ve deneylerle geliştirilmesi gerekliydi, hata ve kusurların asgariye indirilmesi şarttı. Bunun içinde San Andreas'a benzeyen faylara, çatal yapan fay gruplarına ihtiyaç vardı. Böyle bir fay grubu da işte Türkiye'deki Kuzey Anadolu fay hattıydı. Geometrisi ve jeolojik yapısı aynı San Andreas karakterindeydi. Kuzey Anadolu fayı ile San Adreas fayı, tıpa tıp birbirine benziyordu. Bu fay üzerinde yapılacak bir ön deşarj deneyi Kaliforniya'daki gelecekte olacak depremler için çok şey öğretebilecekti. Amerika bu amaçla yıllarca deney yaptı bu ve buna benzer deprem bölgelerinde. Asker açısından da bu bulunmaz bir nimetti. Bu suretle hem projeye masum bir kılıf bulunuyor hem de finansman için yeni kaynak-lar sağlanıyordu. Ancak yine de toplu imha silahı olma özelliği ile bu makine askeri nitelikteydi ve onunla ilgili her şey "Çok Gizli" damgasını taşıyordu. İşte Amerikalılar bu nedenle İzmit'teki fay hattında- ki hareketleri ve enerji birikimini büyük bir gizlilik içinde, herkesten habersiz ama çok yakından takip ettiler. MTA'nin ve diğer jeolojik ölçüm kurumlarının verilerini inceleyerek ve uzaydan bölgeyi izleyerek burayı adeta abluka altına aldılar. Son gerilimi de böylece çok önceden haber aldılar. Ancak Amerika'nın bölge ile ilgili bu hareketliliği ne kadar gizli olursa olsun bazı kaynaklara yansımaktan kurtulamadı. İşte adını bile bilmediğimiz ancak kendisini Kanada'lı bir bilim adamı olarak bildiğimiz bir kişi her nasılsa bu gizli verilere bir türlü ulaşarak bölgede bir deprem olacağını ve bunun için bölgenin takip altına alındığını anladı. Ve bunu kendi amaçları doğrultusunda yaklaşık 48 gün ve 240 km hata ile yayınladı. Ancak ne bu bilim adamına ne de yayınına daha sonra nedense kimse dikkat etmedi. Hatta bu faciadan sonra kimse çıkıp ta bu bilim adamının kim olduğunu sormadı, onu ortaya çıkartıp bu kadar az yanılma payıyla böylesi bir depremi nasıl önceden tahmin edebildiğini soramadı. Adam hala bir sır, kim, nerede kimse bilmiyor. Üste izlenen bu enerji bir- ikimi bir süre sonra depreme neden olabilecek büyüklüğe erişecek ve belki de İstanbul'u da tehdit edebilecek bir depreme neden olabilecekti. Bu noktada bilmiyorum, Amerikalılar konuyu böyle mi aktardılar bizimkilere yoksa haber dahi vermediler mi? Ama o gece Gölcük'te askeri tesiste ve açıkta Marmara'da deniz altında bu Tesla makinesi kurulmuş ve çalışmaya hazır hale getirilmişti bile. Belki de bizimkilere bunun rutin fakat askeri amaçlı gizli bir proje olduğunu söylediler. Belki de İstanbul'da olabilecek bir depremin basıncını azaltacak bir askeri sistemi deneyeceklerini söylediler. Bilemiyorum, ama bir türlü bizimkileri bu ise razı ettiler.

Bizimkilerin de belki de iyi bir şey yaptıklarını sanmaları için bu deneyin İstanbul'u kurtaracağını söylemiş olmaları bile muhtemel. Peki İsrail askerlerinin bu projede yeri neydi? İsrailli askerler ve üst düzey subayları o gece Gölcük'te ne arıyorlardı? Bu devir teslim töreni her yıl yapılan rutin bir ulusal törendi. Uluslararası bir kimliği yoktu. Ama iste İsrail subayları ve üst düzey yetkilileri yine de oradaydılar. Ancak bunun nedenini şimdi çok daha iyi kavrayabiliyoruz. Onlar oradaki Tesla makinesini kurmak ve çalıştırmak ve onun gizliliğini korumak ve her ihtimale karşı bir şeyler ters giderse onu imha etmek için oradaydılar. Bizimkilerin ise bir şeyden haberi yoktu. Bize güvenen de yoktu zaten. İş İsrail'e ihale edilmişti. Ancak o gün nedense İsraillilere hiç kimse bu güne kadar hiç katılmadıkları bu devir teslim törenine neden katıldıklarını kimse sormadı.

Ya şaşkınlıktan ya da telaştan, enkaz altında kaç İsrail askerinin öldüğünü, kaçının yaralandığını soran da olmadı. O felakette kaç İsrail askerinin öldüğünü ne Genel Kurmay yayınladı ne de İsrail böyle bir bilgiyi açıklamak nezaketini gösterdi. Herkese verdikleri imaj ise oraya bize yardım için geldikleri şeklindeydi.

Hemen bir hastane kurdular ve yaralarımızı sarmaya yardımcı olmak için de daha sonra o bölgede bir yer- leşim merkezi kuracaklarını açıkladılar. Neden? Esas amaçları enkaz altındaki askerlerini ve önemli askeri malzemeyi çıkararak götürmekti. Gerisi paravan operasyondu. Biz de "Bak şu İsrail'e helal olsun hemen yardımımıza koştu" diyerek sevindik. Deprem neden gündüz bir saatte değil de çok ilginç bir şekilde gece saat tam 03:02 de oldu? Sanki 03:00 saati depremin başlaması için özel olarak seçilen bir saat gibi. Böyle geç bir saatte olacakları kimsenin görmesi olası değil, gözlemci riski en az düzeyde.Tıpkı bir askeri operasyonda olduğu gibi talimatlara saat tam 03:00 olarak giren başlangıç saatinde yeşil ışık yakıldı ve Tesla cehennem makinesi yer altındaki sığınakta ve deniz altında çalışmaya başladı. En geç bir iki dakika içinde de gücü en üst düzeye ulaşmış olacaktı. Aynen de öyle oldu. Makine gürültüyle enerji toplamağa başladı. Statik elektrik enerjisi.. Bu sırada, Avustralya'da ve Okyanus'ta bu tür suni yaratılmış depremler öncesinde görülen elektrik boşalması, hava yarılmasından oluşan ışıklar ve patlamalar oluştu atmosferde. Ve arkasından da makinenin boşalması ile birlikte yer yarıldı ve oluşturulan enerji doğaya akıtıldı. Ancak hesapta doğanın oyunu yoktu herhalde. Oluşan deprem hem beklenenden çok uzun hem de çok daha güçlü çıktı. Şiddeti 7.4 'e ulaştığında Amerika'da aletler 7.8'i gösteriyordu. Ve büyük bir patlama ile her şey kontrolden çıktı. Tesla deprem ma-kinesi depremin enerji gerilimine dayanamayıp parçalandı ve ortaya çıkan güç yer altında muazzam bir patla- maya neden oldu. Ve bu yeraltı laboratuarlarının tam üstündeki, her şeyden habersiz uyuyan yüzlerce askeri barındıran ve 8 şiddetindeki depreme dahi dayanıklı olması gereken askeri tesisler un-ufak olarak dağıldı. Hesaplarda hata yapılmış belki de fay hattının tepkileri ve enerji dağılım değerleri yanlış hesaplanmıştı. Her ne olduysa oldu ve doğanın beklenmeyen bu gazabı bütün çevreyi yerle bir etti. Tabi durum derhal Amerika'ya Clinton'a, bizde de Cumhurbaşkanına ve Başbakana bildirildi ve bir önlem olarak tüm bölge ve hatta bütün İstanbul 4 saat süreyle bir haberleşme ablukası altına alındı. Elektrikler kesildi ve telefonlar iptal edildi. Kimsenin birbiriyle haberleşmesi istenmiyordu. Cumhurbaşkanı dahi sabahleyin çıkıp "Benim de telefonlarım kesikti" gibilerinden garip bir açıklama yapacaktı ve biz de buna bir anlam veremeyerek, adamın yaşlılığına ve beceriksizliğine bağlayıp tenkit edecektik. Halbuki gariban adam ne söyleyebileceğini dahi bilemiyordu. Tam bir şaşkınlık içindeydi. Aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyık. Ne yapacaklarını bilemedikleri için ne Cumhurbaşkanı ne de Başbakan saatlerce bir şey diyemedi, demeç veremediler. Üzgünüz dahi diyemediler. Ancak sabah saat 9:00 sularında TV ekranlarının karşısına geçip halka şöyle üstün körü bir açıklama yapabil-diler. Durum vahim'e benziyor dediler. O ana kadar Amerika'dan Clinton'dan ne yapacaklarına dair talimat bekliyorlardı. Hatta belki de Clinton dahi o anda konuya ilk kez vakıf olan yardımcılarından ve olağanüstü milli güvenlik konseyinden görüş alıyor ve Türkiye'ye nasıl yardım edileceğini hesaplıyordu. Hemen gerekli sıhhi yardım ekipleri organize ediliyor ve bölgedeki tüm Amerikan askeri birlik ve filolarına Türkiye'ye hareket emri veriliyordu. Amerika diyetini Türkiye'ye tam destek vererek ödemeye çalışıyordu. Bu arada devreye Avrupa ülkelerinin liderleri de giriyor ve belki de onlardan da Türkiye için sözler alınıyordu. Yunanistan bile tornistan ettirilerek Türkiye'ye karşı olan hasmâne tutumuna son vermesi sağlanıyordu. Tüm Batı baş- kentleri hareket halindeydi, panik yoktu. Her şey koordinasyon altındaydı, bir tek Türkiye dışında. Bizde ise bizimkiler ne yapacaklarına, oluşan bu emrivaki felakete karşı nasıl tavır almaları gerektiğine bir türlü karar veremiyor, karasızlık içinde bocalayıp duruyorlardı. İste sabah saat 03:05 ile 06:30 arasında Batı'da bu hareketlilik yaşanırken bölgede de çok hızlı ve çok gizli bir askeri hareketlilik hakimdi. Ancak herkes kendi derdine düşmüş olduğundan bu olağanüstü gizli operasyondan kimsenin haberi olmuyordu. Böylece bu işi planlayanlar, gecenin karanlığından da yaralanıp deniz altından parçaları yüzeye vuran Tesla makinesinin kalıntılarını toplayıp, yer altı ve üstündeki tüm delilleri de yok ediyorlar ve hatta belki de insanları canlı canlı gömerek tüm izleri yok etmeye çalışıyorlardı. Ve bölgeye son hızla gelen Rus bilim gemisi dahi sabah saat 6:30 da bölgeye vardığında, havanın aydınlanmasıyla birlikte etrafta delil olabilecek tek bir cisim bile kalmamıştı. Deniz altındaki oluşan radyasyon anlaşılmasın, dibe çöken kalıntılar araştırılmasın ve patlama sonucu meydana gelen deniz altı krateri ve çukur ortaya çıkarılmasın diye bu bölge derhal askeri karantinaya alınarak dalışa yasak bölge ilan ediliyordu. Ancak bütün bu temizlikler yapıldıktan sonra Ecevit ve daha sonra da Demirel'in bölge-ye gitmelerine izin veriliyordu. Onların dahi ne bölgeye uçuşlarına ne de telefon irtibatı kurmalarına izin vardı. Sanki koskoca İstanbul ve Kocaeli bölgesi uzaydan gelen yaratıklarca abluka altına alınmışçasına tam bir haberleşme karanlığına sokulmuştu. Tek bir telefon dahi çalışmıyor, elektrikler verilmiyordu. Ancak Ecevit ve Demirel olan biteni içlerine sindiremediklerinden olsa gerek, evleri kendilerine mezar olan binlerce şehidin de acısıyla bir türlü rahat hareket edip halkla bütünleşemiyorlardı. Çoğu yerde halkın arasına karışamadılar dahi. Sanki yaptıklarından utanç duyuyor gibiydiler. Bir gazeteci çıkıp bu depremin ardında PKK'nın bulunup bulunmadığını sorduğunda, Ecevit ona "Sen ne saçmalıyorsun kardeşim, deprem ile PKK'nin ne alakası var, sen kafayı mı yedin?" bile diyemedi. Sadece adamla göz göze gelmemeye dikkat ederek "Sanmıyorum" gibilerinden bize o gün için çok abuk-subuk gelen bir laf etti.

Şimdi anlıyoruz ki meğer adam o an ne tür tarifsiz acılar içinde kıvranıyormuş, omuzlarında taşıdığı on binlerce cesedin ağırlığı ile. Peki Amerika sonra ne yaptı? Hemen tüm imkanlarını Türkiye için seferber etmedi mi? Clinton çıkıp ta Amerikan halkından Türkiye'ye yardım etmelerini istemedi mi? Kasım'da Türkiye'ye geleceğini ilan edip, Ecevit'in de bu arada Amerika'ya kendini ziyarete geleceğini haber vermedi mi? Evet Ecevit Amerika'ya bu felaketin ve binlerce şehidin diyetini konuşmaya gidecekti. Belki de hükümet içinde sızan istihbarat bazı bakanların yabancılara karşı saldırgan tavır takınmalarına dahi neden olmuş olamaz mı? İlk anda çok yadırgadığımız Osman Durmuş'un çıkıp ta yabancılara tek hasta bile vermem ve onlardan kan da almam demesini şimdi yadırgayabiliyor musunuz? Şimdi adamın yabancılara neden belki de bu kadar ters olduğunu anlayabiliyoruz. İste şimdi soru şu. Ne ölenlerimiz geri gelir ne de anılarımız. Ancak İzmit'te, Gölcük'te, Yalova'da, Halıdere'de, Avcılar'da, Bolu'da, Düzce'de ve daha nice yerleşim merkezinde enkaz altın-da yaşamlarını yitiren binlerce Mehmet, Hatice, Ayşe ve Ali'ye karsı bir vicdan borcumuz da mı olmayacak? Onlar geride gözleri yaşlı on binlerce sevenlerini sıcaklıklarından mahrum bırakırken, sırf Kaliforniya’da Coni'ler, Mike'lar, Susan'lar ve Alice'ler yaşasın diye yaşamdan çalındıklarını dünya bilmesin mi?
_________________
Muhammed Fatih Ergün
www.mfe.name
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger
www.turkiyespot.com ucuz hosting
www.turkiyespot.com ucuz hosting





MesajTarih: Prş Hzr 26, 2008 7:42 pm    Mesaj konusu: Advertisement Links

www.turkiyespot.com iyi Hosting vps vds radyo iyi reseller, kaliteli hosting, kaliteli host, kaliteli vps, iyi vps

Başa dön
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    www.turkiyespot.com web sayfası kontrol panelleleri yardımlaşma forumları Forum Ana Sayfa -> KONUK YAZILAR Tüm zamanlar GMT +2 Saat
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Türkçe Çeviri: phpBB Turkey & Erdem Çorapçıoğlu